Seçim çalışmalarının startını, “bizi seçmezseniz hizmet yok” sözleri ile başlattılar. Enkaz altında kalan, yaşama tutunmaya çalışan binlerce insanın gözlerine baka baka tehdit ederek, oy istediler. Öyle ya yarattıkları “çaresizlikleri” oy ve rant olarak fırsata çevirmekte pek muktedirler!

Son olarak AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA) toplantısında “Bu benim final seçimim” sözleriyle daha çok kendi kitlesi ve kararsızları motive edecek bir söylemde bulundu. Ancak “Ruhani lider tarafından beklenilen son bir hizmet” çağrısı ile seçimi kazanma hamlesi ilk defa denenmiyor. “Son seçimim” sözü en az üçüncü kez dile getirildi. Tam da bu nedenle -kendi kitlesi dahi- bu sözlerine pek itibar edilmemiş görünüyor. Yeri geldiğinde burjuva hukuk kurallarını bile bir kenara iterek kendi yolunu yürümesiyle bilinen Erdoğan’ın, “yasalar gereği” ifadesi ise neredeyse alay konusu haline geldi.

Cumhur İttifakı tabanı dâhil olmak üzere yurttaşların önemli bir kısmı yaklaşan seçimlerin kendisini değil hemen sonrasını düşünüyor. Ekonomik ve mali krizin faturasının kendilerine kesileceğine yönelik korkuyu enselerinde hissediyorlar. Örneğin bu hafta içerisinde özellikle İstanbul'da altın için arz-talep dengesi bozulurken, birçok kuyumcu altın bulmakta zorlanır hale geldi. Elinde altını olanlar satmazken, yükseliş beklentisiyle çok sayıda alım gerçekleşti. Seçim sonrasına dair artan korku, altın muhafaza ederek, alarak korunma çabasına dönüştü.

Çünkü biliniyor ve hissediliyor ki, seçim sonrasında daha kapsamlı saldırılarla işçi sınıfına ve emekçilere mali krizin faturası ödettirilecek. Seçmen desteği kaygısının iktidarı son aylarda belli ölçülerde sınırlandığını da herkes fark ediyor. Bu nedenle yurttaşlar seçim sonrası için savaşa girilecekmiş gibi hazırlanıyor. Hazırlık yapma imkânı olanlar yöntemler belirlerken, imkânı olmayanlar ise kurbanlık koyun gibi bekliyor!

Sermaye sınıfının ihtiyaçları doğrultusunda hareket eden siyasal iktidar, dillendirdiği bazı saldırı başlıklarını seçimden hemen sonra hızla uygulamaya koyacaktır. Daha şimdiden işten atma saldırıları yoğunlaşıyor. Binlerce fabrikanın konkordato ilanlarına hazırlık yaptığı iddia ediliyor. İş yasasında ve istihdam biçimlerinde değişiklik yapılacağına yönelik haberler gündemden düşürülmüyor. Kıdem tazminatı hakkı ve sendikalaşma hakkı da dâhil olmak üzere seçimler sonrasında bizleri bekleyen saldırı dalgasının ne kadar kapsamlı olabileceği anlaşılıyor.  

Kafamıza balyoz inmeden seçimlerde tokat atmayı başarmak gerekiyor. Seçime giderken alınacak her karar, atılacak her “doğru” adım, sonrasında gelişecek saldırılara karşı zırh olacaktır. Bu saldırılara karşı bugünden hazırlanılıyor mu? Sendikalar, sosyalistler, işçi örgütlenmeleri ne yapıyor? Gerisi lafügüzaf!