Festivallere, konserlere birer ikişer yasaklama yaptılar da ne oldu? Sadece gençler değil, halk da isyan etti.

Kendi kurdukları dinsel görünümlü dernekler aracılığı ile kaymakamlara, valilere sanatçıları şikâyet ederek etkinlikleri engellemeye çalıştılar, yirmiye yakın yerde de bunu gerçekleştirdiler.

Konsere gidenler sadece gençler değil ki? Anneler, babalar, bacılar, dayılar “senede bir gün” kulaklarının pasını siliyor. Halktan tepki alınca, yani onların bakışından oy kaybedince, bu kez “herkesin katılacağı festivaller düzenleyeceğiz” diye ortaya çıktılar.

Paralel devlet yapısını geldiği andan itibaren uygulayan bir iktidar var. Daha önce onlarca yıldır var olan dernekleri, kuruluşları ele geçiremedikleri zaman kapattılar. Kapatamadıklarına alternatif dernek ve kuruluş kurdular ve imkânları onlara verdiler.

Muhalefet partilerinde de aynı uygulama oldu. Sağ partilerin genel başkanlarını partilerine alıp, başkan yardımcısı veya bakan yaptılar. Sol partilerden de eski bakan ve genel sekreterleri alıp vitrine süs diye koydular.

İktidar imkânlarıyla yapılabilecek işler bunlar. Vatandaş, iktidarın tasarrufu diyerek, sandık önüne gelinceye dek, bunu hoş görebilir veya umursamayabilir. Peki, vatandaş neyi umursar? İzlemek için bir ton para ödeyeceği veya normal koşullarda izleyemeyeceği sanatçıları yasaklayan idareleri…

Hani derler ya, karşına öyle bir etkinlik gelir ki, yasaklamak zor olur. İzmir’in kuruluşunun 100. yılındaki Tarkan konseri, bu yazının yayınlandığı akşam, İzmir’den sadece Türkiye’ye değil, dünya halklarına verilen bir mesaj olacak.

Kuşkusuz, bir hatırlatma yapmadan geçemeyeceğim. Kendisini toplumda etkili bir konumda zannedip, ‘Kurtuluşlar kutlanmaz, fetihler kutlanır’ diyen birisi var. Aklımıza ister istemez, ‘Keşke Yunan kazansaydı’ diyenler ve onların yancıları geliyor… Kendi fethi veya kurtuluşu bir yana, Kurtuluş Savaşımızda Yunan fethinin veya savaş galibiyetinin yanında olanlar tarihte gereği gibi anılacaklar.

Bir de, keşke Yunan kazansaydı diyenlerle ele olup da, siyasette dünya sahnesinde sıkışınca, İzmir’i unutmayın diyenler var.

Kurtuluş Savaşını, keşke Yunan kazansa düşüncesinde olanlar yapmadı ki!.. Ülkemizin bağımsızlığı için savaşmayı ve ölmeyi göze alanlar yaptı. Onlar ve onları destekleyen Anadolu insanı canla başla çalıştı, savaştı, şehit veya gazi oldu. Onlar çocuklarına özgürce yaşayacakları bir yurt bıraktı. Bazıları da kurt gibi alttan alta Cumhuriyeti ve kazanımlarını kemirdi. Bıçak kemiğe dayandı, vatandaşın ve gençliğin tepkisi kamuoyu araştırmalarında da belirgin hale geldi.

Paralelciler, muhalif belediyelerin olduğu yerlerde kaymakamlık veya valilik aracılığı ile festival ve konserlere el attılar. Ayrıca, halkın coşku ile kutladığı kurtuluş günlerinde “protokol” gücünü kullanarak ayrı bir kurtuluş töreni yapmaya giriştiler. Nedeni açık? Yandaş medya bu törenleri ön plana çıkaracak ve diğerlerini görmezden gelecek.

Eyyyy iktidar! Sen 1922’nin İzmir’ini şimdi hatırladın, biz 100 yıldır hiç unutmadık. Yolun sonuna doğru Yunan’la “şakadan da olsa savaşıp” kitleleri arkanda toplayamayacağını bil! Suriye’deki bir gecede Şam’a varmak sözü, 12 yıldır sürüyor. Sandıktan önce ne yapsan etkisiz kalır, zira halk sözlerini kanıksadı…