Depremin yarattığı kayıplar, büyük acı ve travma ile başa çıkmaya çalışıp, milletçe bu gündeme yoğunlaşmışken, siyasette yaşanan deprem ne yazık ki ülkeyi alıp başka yerlere savurdu. Bu kez, siyasetin kirli girdaplarında kendimizi kaybettik, hiç içimize sinmese de deprem acısı bir kaprise, bir öfke seline kurban edildi!..

Meral Hanımın depremzededen özür dilemesi yetmez, Erdoğan da işine geldiği zaman helallik istiyor… Ne farkı var? Bana göre önceden hazırlanmış/planlanmış o konuşmayı neden yaptığı, sonrasındaki üç günde hangi nedenlerle geri döndüğü hala karanlık!.. Tamam, ‘gidecek yerim mi var?’ mantığı ağır bastı ama başka etkenler de olmalı. Elbette zamanı geldiğinde bunlar ortaya çıkacak. Ama o hakaret dolu konuşmanın yapıldığı anda da sonrasında da, İYİ Parti’nin ittifaktan ayrılmasını iyi bir gelişme hatta fırsat olarak gördüm. İttifakı daraltan, kısıtlayan yaklaşımın ortadan kalkmasını olumlu olarak değerlendirdim. Gelinen noktada Meral Hanım, yüzündeki çaresizlik ve bitiş ifadesiyle ittifak masasının Kılıçdaroğlu’nun adaylığının açıklandığı o tarihi andaki duruşu da tarihe geçecektir, bu da ayrı!.. Ortaklarına karşı sarf ettiği sözlerin ağırlığı, ittifak içindeki ağırlığını da aşağıya çekmiştir, bunu da bir kenara yazalım… 

Evet çeşitli ayak oyunlarına rağmen, olması gereken oldu, malumun ilanı yapıldı ve daha şimdiden anketlerde açık ara önde görünen Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı adayı olarak çalışmalarına start verdi. CHP başta olmak üzere, diğer ortaklar sahaya canla başla çıkacak, gece gündüz demeden çalışacaktır, çalışmalılar. Ancak gözler İYİ Parti örgütleri üzerinde olacak, böyle biline!.. Karnından konuşanlar, ‘ama olmaz ki kazanamaz ki’ diyenler bakalım aynı heyecanla sahaya çıkacak mı, yoksa seçim çalışmalarında ‘mış gibi’ yapmaya devam mı edecek; göreceğiz. 

Meral Hanımın bu tavrı ne yazık ki zaman kaybettirdi, güven erozyonu yarattı, Millet ittifakıyla ilgili tek adamın üzerinde tepineceği koz verdi. Umuyorum seçime kadar herhangi bir nedenle yine lastik patlatan olmaz, Kılıçdaroğlu’nun diğer muhalefet partileriyle samimi görüşmeler yapması mümkün olur ve  ‘birleşerek büyüme’ söylemi hayata geçer. İhtiyacımız olan tam da bu!..

 8 Mart Kadınlar günü anmalarında (kutlama değil, lütfen bu dili düzeltelim. 129 emekçi kadının yakılarak öldürülmesine karşı bir anma günü olarak kabul edilmiştir 8 Mart) ülkemizdeki kadın siyasetçileri özellikle liderleri düşünmeden edemedim. 

Bir Çiller tecrübesi yaşadı bu ülke… Ülkenin bu iktidara teslim edilmesinde ciddi rolü olan ve ‘kadın politikacı’ figürünü ne yazık ki yere çalan bir örnekti. Meral Hanım, ikinci kadın lider olarak siyaset hayatında yerini aldığında, dobralığı ile dikkat çekti, Kılıçdaroğlu sayesinde açılan siyaset yolunda ilerlemeyi bildi. Ama o gidip gelmeler, öfke,  ağır ifadeler, kibirli haller soru işareti yarattı. Kadının kucaklayıcı, şefkatli, birleştirip bütünleştirici dili siyasette yine tam anlamıyla karşılığını bulamadı. Umarım önümüzdeki süreçlerde bu yol kuvvetli şekilde açılır, kadınların siyasette örnek modeller olarak varlığı artar.