Tarım ve Orman Bakanı Bakan Vahit Kirişçi; kent tarımı ile ilgili çok önemli cümleler sarf etti. İstanbul’un Türkiye de üretilen tüm yaş sebze meyvenin yüzde 25’ini tükettiğini ve bu ürünlerin 76 ayrı ilden İstanbul’a ulaştığını, bunun çok ciddi bir lojistik maliyet sorununu meydana getirdiğini ifade etti. Kent tarımı ile birlikte her ilin kendi ihtiyacının yerinde üreterek çevreci bir üretim modelini de önceliklemiş olduklarını; 270 bin aracın, 140 milyon km. yol kat ederek 197 bin ton karbondioksit saldığını ve bunun çevreye olan zararlarından kurtulacağımızı, raf ömrü kısa olan meyve sebzenin ürün tazeliğini koruyup çevreci bir modelle insanları yerinde istihdam ederek gerçekleşecek olan bir üretim modeli olacağını söyledi. Ayrıca jeotermal enerji kaynaklarının da bu modelle birlikte etkin kullanımıyla -35 derecede ağrı Diyadin’de ekonomik olarak üretim yapılabildiğinden bahsetti.

Dediklerinin hepsinin altına imzamı atıyorum. Çok doğru bir model. Ülkemiz tarımını dünya standartlarında bir potansiyele kavuşturacak bir üretim yöntemi. Üretim veriminin ve kalitesinin artacağı, çevre duyarlılığı ile gelecek nesillere daha sürdürülebilir bir çevre ve gıda egemenliği gücünü devredecek bir proje olarak önümüzde durmaktadır. 

LÂKİNNNNN

Önümüze koyulan bu sistemin tek ve çok önemli handikabı bu üretimi kimin yapacağıdır?

Gübrenin, ilacın, yemin, tarımsal mekanizasyon ve sanayinin emanet edildiği sermaye gruplarına şimdi de üretimin kendisini mi teslim edeceğiz?

Sermaye; teslim ettiğimiz hangi emanete çevreci ve insanları yerinde doyuran bir mantıkla üretim modellemesi gerçekleştirmiştir?

Bana sadece bu ülkede değil dünyada bir örnek gösterin?

Bizim küçük ölçekli aile işletmeleri bu kent tarımı modelinin neresinde pozisyon alacaklardır? Onlara reva gördüğümüz yer ‘Bırak artık bu işleri gel marabam ol’ mudur? İnsanların yerinde doyduğu sistemin adı bu mudur? 

Tarımın öngörülemez olmasının bizim için handikap olduğunu ifade ettiğiniz için bu soruyu soruyorum ‘Sermaye öngörülebilir midir?’ 

Tarım stratejik bir uğraştır ve biz tarım ülkesiyiz. Sizin de dediğiniz gibi maliyeti ne olursa olsun yapmak zorundayız. Yani bu sistemin güvenirliği ancak ve ancak, her ne pahasına olursa olsun ‘kamunun’ olmalıdır. Bu proje kamucu bir politika ile ele alınmalı ve sistemin en önemli unsuru olan çiftçiler aile işletmeleri olmalıdır. Yoksa bu milletin vay haline…