Her gün onlarca, hatta yüzlerce haber servis ediliyor. Trafik kazalarından, sellere, heyelanlara, cinayetlere, bakanların, valilerin beyanatlarına, tabii ki en yaygın olarak da Erdoğan’ın söylemleri ve eylemlerine kadar sayısız haber sunuluyor. Sunumlarda halkın geçim derdi, ekonominin zora soktuğu kitleler yok. Mehmet Şimşek bile, gözünü kırpmadan ‘Her şey çok daha iyiye gidiyor’ diyor.
Ortada bir propaganda yarışı, mücadelesi var. Bu yarışta medyanın yüzde 90’ına yakın bir kısmını elinde bulunduran iktidar ve yandaşlarının avantajı var. Muhalefet ise “sokağa” çıkarak dikkatleri üzerine çekmeye çalışıyor. Bu uğraş 19 Mart’ta Ekrem İmamoğlu ile birlikte 50 kadar belediye görevlisinin gözaltına alınması ile tetiklendi. CHP, Türkiye’de kitleleri harekete geçirmeye çalışıyor.
Erdoğan’ın “uyarıları” ile sokak röportajlarını yapanların bir kısmı tutuklandı. İstanbul’da Sırrı Süreyya Önder’in cenaze töreninde CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e ağır bir tokat atıldı. Özgür Özel’e tokat atan kişi kendi çocuklarını tabanca ile vuran, yetmeyince bıçakla doğrayan ve 16 yıl hapisten sonra halkımızın arasına katılan acımasız bir evlat katili.
Medyada her taraf bir yorum yapıyor. Benim iki saptamam var: Öğrencileri gözaltına alırken ağzını burnunu büken polisleri görüyorduk. Bu kişi ise polislerin arasında yürürken başı dik, sanki onların amiri gibi sağlam adım atıyordu. İkincisi ise, “İşsizim, bulaşıkçılık yapıyorum” filan diyen bu kişi, siyasi literatüre hâkim biçimde ve fasih bir Türkçe ile konuşuyordu. İyi bir “eğitimden” geçtiği izlenimine kapılmamak elde değil.
Yurt içinde durum aşağı yukarı böyle.
Bir de bizi Orta Doğu’ya ve Amerika Birleşik Devletleri’ne bağlayan bir olay yaşandı. 5 Mayıs 2025 gecesi 22.10’da Esenboğa Havalimanı’na ABD’nin yeni Ankara büyükelçisi iniş yaptı. Adı, Tom Barrack. Büyük dedeleri Lübnan’dan Amerika’ya göç eden, finans sektöründe avukatlıkla başlayan, ortak, yönetici olan Barrack, 2011’de 1 milyar 100 milyon dolarlık serveti ile dünyanın 833’üncü zengin insanıydı. Devlette de görev yapan 77 yaşındaki Tom Barrack deneyimli bir insan, az İspanyolca, Fransızca ve Arapça konuşuyor.
Tabii ki, yeni gelen her görevliye “Hoş geldi safalar getirdi” denir. Tom Barrack, göreve seçilirken ABD senatosunda 30 Nisan’da 36 hayır oyuna karşı 60 oy aldı. Orada bir konuşma yaptı ve göreve bakışını şöyle özledi: “Kırbaç yeterliyse kılıç çekmem; dilim yeterliyse kırbaç kullanmam. İnsanlarla aramda tek bir bağ ipliği dahi varsa, onun kopmasına izin vermem. O çekerse ben gevşetirim, o gevşetirse ben çekerim.”
Kanımca, tam otoriter bir yaklaşım.
Diken’in haberine göre, Senato’da Türkiye’nin yeni Suriye hükümetindeki rolüne ilişkin bir soruya şöyle yanıt verdi: ‘‘Kaostan fırsat doğar. Esad rejiminin Suriye’deki geri çekilişi İsrail, Amerika ve Türkiye’ye hem Şii hilalinden kurtulmak hem de IŞİD’i ortadan kaldırmak için fırsat sunuyor. Ama sorunlar bir Rubik Küpü kadar karmaşık.’’
Kaostan doğacak fırsata bakın! İŞİD’i ortadan kaldırmak zaten kolay. İŞİD’İ kuranların başında zaten Amerika var, onların savaşında yaralananlara hastane sunanın da Türkiye olduğu zaten basında yer aldı. Burada önemli vurgu: Şii Hilali.
Şii hilali dediği zaman Mezopotamya’nın bereket hilali, Lübnan, Filistin, Suriye’nin kuzeyinden, Irak’ın kuzeyinden Basra Körfezi’ne inen hilal şeklindeki bereketli topraklardır. Bu hilali Şii Hilali ile çağrıştırıp Şii inancında olanları yok etme hedefini koyması tam bir cinayet. Zaten Ahmet El Şara yönetiminde Şam’dan Lazkiye’ye kadar yerleşim yerlerinde alevi inançlı kişilerin öldürüldüğünü ve kadınlarının “köle” olarak cihatçı kuruluşlara teslim edildiğini dünya basını paylaşıyor, fakat Türkiye’de bu konuda bilgi akışı bulunmuyor.
Tom Barrack ile ilgili bir not daha vereyim: İddiaya göre Trump ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın hedef olarak belirledikleri 100 milyar dolar ticaret hacmine “kolayca ulaşılabileceğini” Senato’daki konuşmasında vurgulamış. Bu hedefe 2050’de ulaşmak bile hayal.
Bizimle İngilizce bazılarıyla ise Arapça konuşacak birisi geldi. Dikkatlice izleyelim.