10 gün sonra, tarihi seçimin ikinci maçına çıkacağız.

Kafalarda karışıklık var, ‘maçın ilk 90 dakikası bitti ve uzatmaları oynuyoruz, skor olduğu gibi’ diye düşünen çok. Ama değil! Bu maç başka maç ve 0-0 başlayacak.

CHP Genel Merkezi’nde yeni görevlendirmeler de olduğuna göre; CHP ikinci maça başka bir kadro ve oyun dizilimi ile çıkacağa benziyor. Aksi saçma olurdu zaten.

İlk maçta hem rakibin güçlü yönlerini hem de kendi eksikliklerimizi gördüğümüze göre; bu maça nasıl ve nereden hazırlanılacağı da az çok belli oldu demektir.

Yeni maçın taktiğini ve kadrosunu, partileri yönetenler düşünsün…

Ama ilk maça dair az da olsa eleştiri yapmadan, ikinci maçın ‘tribün desteği’ni sağlamak mümkün değil.

Gördüğüm kadarıyla, Tunç Soyer ve Şenol Aslanoğlu, bireysel olarak var güçleriyle sahadalardı. Kendileri adaymış gibi çalıştılar. İkisini de yürekten tebrik ediyorum.

Amaa…

Ekipleri seferber oldu mu? Bunu yeniden gözden geçirmek gerekir.

İzmir’in çiçeği burnunda il başkanı, ‘Koşacağım’ dedi ve mazbatayı aldığı ilk günden bu yana koşuyor. Peki ya, il başkan yardımcılarının tamamında aynı performansı gördük mü? İlçe başkanlarında aynı performansı gördük mü?

Yeniden listeye yazılmayan milletvekillerinin kaçı sahadaydı ve listeleri eleştirmek dışında başka bir şey yaptı?

Canhıraş koşturan kaç gençlik kolları başkanı gördük?

Listeye yazılmayan milletvekili aday adaylarından hangileri küsmeyip koşturdu?

E hani bu tarihi seçimdi?

Defalarca ön seçimlerde liste başı olmasına rağmen, aforoz edilmişçesine asla görev verilmeyen ama yine de ‘Kılıçdaroğlu tişörtünü giyerek’ köy köy gezen Musa Çam’ın performansının onda birini diğerlerinden beklememiz yanlış mı?

Eski Bornova Belediye Başkanı Olgun Atila’nın temposunun onda birini, eski başkanlardan beklemek haksızlık mı?

Mevcut belediye başkanları kendi hallerini, ilçelerindeki oy düşüşü ya da artışlarından ölçerler zaten. Oyu düşen ilçelerin başkanları, çok değil 3 ay sonra yeniden aday olmak için dosya aldıklarında, önlerine konulmaz mı bu durum?

Gelelim milletvekili adaylarına…

Çok sevdiğim bir büyüğüm, seçim öncesinde ‘8. Sıraları, 7. Sıralar değil, 1. Sıralar çıkarır’ demişti. Haklı çıktı.

Koskoca iki genel başkan yardımcısı…

Hadi dışarıdan geldiniz, tamam. Ama bu kadar da pasif olunmaz ki!

İnanın herhangi bir demeçlerinden heyecanlanan, fikri değişen, harekete geçen bir seçmen bile yoktur diye düşünüyorum.

Seçmenin bu performanslara verdiği mesaj şu kadar net:

Gökçe Gökçen, otur sıfır!

Yüksel Taşkın, otur sıfır!

14. sıralardaki Burak Kotan ve Şahin Fırat’ın; seçilemeyecek yerlerdeki Helil Kınay ve Altan İnanç’ın 8. Sıra adayları gibi çalıştıklarını gördüm. Yürekten kutluyorum.

İlk 7’lerdeki, isimlerini hala ezberleyemediğim, yüzlerini bir kez bile görmediğim 3 adaya dair ise konuşmak bile istemiyorum!

Şimdi hepimiz boyumuzun ölçüsünü aldığımıza göre…

Seçilenler seçilip, sıra kavgası bittiğine göre…

‘Evet-hayır’ kadar basit bir cevap için köşeli, net, açık, kararlı sorular sormak üzere hep birlikte sahaya çıkma zamanımız geldi.

Bu 10 günde kim ne ekerse, gelecekte onu biçecek.

Sadece toplum için de değil bu söylediğim…

Doğrudan kendileri için özellikle.

Kendimiz için özellikle!

***

Eski belediye başkanları, mevcut belediye başkanları, müstakbel belediye başkanları…

Eski vekiller, yeni seçilenler… Gelecekte tekrar aday olmayı düşünen aday adayları…

Eski yöneticiler, mevcut yöneticiler,  geleceğin yöneticileri…

Musa Çam’ın, Olgun Atila’nın onda biri kadar terleme zamanı!

***

‘Tribünler’in , sandıkların dolup taşması için sorumluluk, biraz da başkanlara, teknik heyete, oyunculara düşüyor çünkü…

Ve hiçbir maç oynanmadan kazanılmıyor!