‘Dolar 5 lira olursa bana şunu yapın, 10 lira olursa beni şöyle yapın, ilkbaharda düzeleceğiz, sonbaharı bekleyin’ diyerek neredeyse son on yılın vaatlerinin ardından, yeni vaatler geldi. Altı ay uyuyun uyandığınızda yeni bir Türkiye göreceksiniz diyen Nebati’nin sözleri hayal oldu, vatandaş uyanmadı ama iktidar elini yine vatandaşın cebine sokup son kalan varlığını da almıştı. Ardından Erdoğan’ın sabır çağrısı geldi, fakat bu çağrı vatandaşa yeterli umut vermedi gibi gözüküyor.

Sabır ülke içindeki siyaset kadar, dış politikada da geçerli. İçeride başka, dışarıda başka konuşanların gerçek yüzünü vatandaşa anlatmakta en büyük engel ise yandaş medya. Örneğin, F35 uçaklarının durumu. Ortada bir de CAATSA yasası var. Önce CAATSA’yı açıklayayım.

ABD, Rusya’nın Kırım’ı ilhak etmesinin ardından, Ukrayna’nın doğusundaki ayrılıkçıları desteklemesine karşı bir dizi yaptırım kararı aldı. Ukrayna’ya bağlı bir yarımada olan Kırım, 18 Mart 2014'te Rusya tarafından ilhak edilmişti. Obama döneminde getirilen yaptırımların güvence altına alınması amacıyla, Trump Döneminde bir yasa çıkarıldı; ABD Hasımlarına Yaptırım Yoluyla Mücadele Yasası (CAATSA).

Yasada 12 yaptırım maddesi var, bunları para transferi, finansal işlemler, gayrimenkul alımı, yatırım yapılması, ABD’ye giriş yasağı, teknoloji temini konularında gruplayabiliriz. Buradaki yaptırmaların hedefi, ABD’nin güvenliğine tehdit olarak değerlendirilen İran, Rusya ve Kuzey Kore. Yasanın yürürlüğe girme tarihi 27 Ekim 2017.

Türkiye’nin S-400leri satın aldığını ve kaparoyu yolladığını da Erdoğan’ın ağzından duyduk.

Bu noktada durup, şu soruları sormak gerekir:

Türkiye’nin Amerikan Temsilciler Meclisinde ve Senatosunda görüşülmekte olan CAATSA yasası hakkında bilgisi var mıydı?

Türkiye, alamadığı ancak ülkemizde bulunan NATO üyelerine ait Patriotların bulunmasını neden yeterli bulmadı?

Alacağı S-400 füze sisteminin bazı parçalarının üretiminde pay sahibi olacak ancak teknolojisine erişebilecek mi?

Türkiye, ben yaptım oldu, dedi ve Amerika ile işbirliği içinde yürütülen F35 uçakların sisteminden dışlandı. Yaklaşık 5 milyar dolarlık yıllık üretimi başka ülkelere kaydırıldı. Ek olarak da CAATSA yaptırımlarına dâhil edildi. Yani “ABD’nin Hasımları” listesinde İran, Rusya ve Kuzey Kore’nin yanına Türkiye adı yazıldı.

Yandaşlar, Amerikalılar pişman, bizimkilerinki gibi uçak parçası üretilemiyorlar, Trump yasayı veto edecek diye Türk insanını oyalamaya devam ederken, gerçek gün yüzüne çıktı.

Nedense birkaç yıldır F35 konusu unutuldu, F16 uçaklarının yedek parçalarına ve modernize edilecek F16 uçakların değişim kitlerinin satın alınmasına yönelindi. Ama sonuç alınması çok zor.

Dışişleri Bakanımız “ABD’den hangi yaptırım, hangi açıklama gelirse gelsin Türkiye’ye S-400 hava savunma sistemi aldık” dedi. Erdoğan, “Geri adım atmamız söz konusu değil, ABD ya uçaklarımızı verecek ya da paramızı” dedi. Bazı yetkililer de, F35 için verdiğimiz parayla F16 kitlerini alma görüşmelerini sürdürüyoruz dedi.

Ancak gerçekler başka. Durum hiç de söylendiği gibi değil. Bunu gelecek yazımızda ele alacağız. Ayrıca, S-400 ile F35 ve F16 satın almaları Türkiye’yi NATO’nun dışına atarsa Rusya’yı Kuzeyden ve Batıdan saran ABD üsleri, Dedeağaç’tan Türkiye’ye ne kadar tehdit olur?

Yurtta barış dünyada barış parolasını bir yana bırakıp Şam’da namaz kılma hedefi Türkiye’yi 100 yıldır barış içinde yaşadığı Orta Doğu ortamında hiç beklemediğimiz risklerin içine atabilir.