Saray yönetimi ve yıllardır neoliberal ekonomi politikalarının destekçisi AKP iktidarında ülkenin tarımsal üretim deseni bozuldu. Temel ürünlerde dahi ithalatçı konuma düşüldü. Tarım ve gıda üzerinde şirketlerin denetimi giderek güçlendi.Türkiye gibi önemli bir tarım ülkesinde gıda krizi yaşanacağı birkaç kuşak önce akla bile gelmezdi. Bugün yaşanan krizin temeli, İkinci Paylaşım Savaşı sonrası kapitalist dünyanın yeni lideri olan ABD’nin öncülüğünde inşa edilen yeni dünya düzeninde atıldı. Dünya ekonomisini kontrol ve yönlendirme amacıyla IMF, Dünya Bankası ve finansal kurumlar oluşturuldu. 

İlk bakışta farklı bir ekonomi politik açılım getireceği düşünülen AKP, 24 Ocak 1980 Kararları ile başlayan neo­liberal politikaları uygulamış ve savunmuştur. AKP’nin izlediği iktisadi ve siyasi politikalar üretimden ticarete ve mali sermaye, eğitimden sağlığa, kamu reformundan yerelleşmeye ve çevreden sosyal politikalara kadar toplumsal ve siyasal yaşamın her alanını dönüştürecek temelleri içeren neo­liberal yeniden yapılanma sürecinin en büyük savunucusu oldu. Sonuçta uygulanan yapısal uyum politikaları sermaye birikimi açısından olumlu bir hava estirirken, sermaye sınıfı ile emek kesimleri arasındaki çatışmayı merhamet, himmet, nas ekonomisi ile düzenleyen AKP’nin bu çatışma sürecinde nerede duracağı belli olmayan ancak sinyallerini ayçiçeği fiyatları, ekmeğin 5tl ve üzeri satılması gibi gıda  krizinin ciddi şekilde yaşanacağı sinyalini vermektedir. 

Yine unutmamak ve unutturmamak adına AKP hükümeti döneminde bugün destek verilmeyen, ekonomik krizin vurduğu çiftçinin borcu 72 kat arttı. 2003’te 2.5 milyar TL olan çiftçi borcu, 200 milyar TL’yi buldu. AKP'nin politikaları ile birlikte köylere ölü toprağı serpilmiş durumda. Hacizlerle, icralarla birlikte çiftçi çıkmaza girerken, 2003 yılında 2 milyon 800 bin çiftçi üretim yaparken desteksiz kalan çiftçiler her geçen yıl tükenmeye devam etti. En son SGK verilerinde kayıtlı çiftçi sayısının 2011 yılında 1 milyon 122 bin iken geçen süre içinde yüzde 53 azalarak 2021 yılının eylül ayında 530 bine düştüğü kayıtlarda yer aldı. Çözüm bulunmaz ise bu ülkenin yakın gelecekte ciddi bir gıda krizini işaret etmektedir. 

ÇİFTÇİ YOKSA KURU EKMEK BİLE YOK 

İktidar maalesef Türkiye’yi yönetemiyor. Uygulanan neoliberal politikalar sonucu Türkiye’de çiftçi iflas etti. Vatandaş kuru ekmeğe muhtaç edilirken yandaşlar devletten 3-5 maaş birden alıyor, devletin kesesinden milyonluk araçlara biniyor. Bu duruma itiraz eden, zamlar altında ezilen vatandaşlar kuruş hesabı yaparak ay sonunu getirmeye çalışırken; AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan, "Maalesef ülkemizde bazı kesimlerde bir şükürsüzlük, tatminsizlik, karamsarlık hali aldı başını gidiyor" açıklamasını sevgili okurlarımın takdirine bırakıyorum. Gıdanın güvencesi olan çiftçi, köylü, hacizlerle çıkmaza sokuluyor. İneğine, ahırına, traktörüne, tarlasına ve bahçesine icra gönderilerek hacizlerle çıkmaza sokuluyor.

Çiftçilerin kamu ve özel bankalara olan 134 milyar lira tutarındaki borcu da yapılandırma kapsamında değil. Devlet çiftçiye verdiği destekten bile vergi kesiyor. Son sekiz yılda her 100 çiftçiden 22’si tarımı bırakmış durumda. Çiftçi sayısı hızla azalıyor ve borç batağından çıkamayan çiftçi üretimden vazgeçiyor. 4 gün önce başlayan Marmaris yangını öncesi bir çok kere uyarılan AKP iktidarı malesef geçen yıl yaşanan yangınlardan hala ders çıkartmadığını bizlere gösterdi. Eğer gıda uyarıları dikkate alınmazsa yandık anam keten helva. Çiftçi yoksa kuru ekmek bile yok. Bakın yıllar öncesinden  şükürsüzler diyenlere,  Montaigne'nün, "Kral da dilenci de aynı iştahla, acıkırlar." sözlerini ve Daniel Defoe'nun, "Aç mideye kuru söz, vız gelir." sözlerini anımsatmak isterim.