“… Ateşi ve ihaneti gördük
ve yanan gözlerimizle durduk
bu dünyanın üzerinde.
İstanbul 918 Teşrinlerinde,
İzmir 919 Mayıs’ında
ve Manisa, Menemen, Aydın, Akhisar:
Mayıs ortalarından
Haziran ortalarına kadar

… Adana,
Antep,
Urfa,
Maraş:
düşmüş

dövüşüyordu...

…. Ateşi ve ihaneti gördük.
Dayandık,
dayandık her yanda,
dayandık İzmir'de, Aydın'da,
Adana'da dayandık,
dayandık, Urfa'da, Maraş'ta, Antep'te.”

(Nazım Hikmet – Kuvayi Milliye Destanı)

------

Büyük şair Nazım Hikmet Ran, Kuvayi Milliye Destanı’nda ne güzel anlatır Kurtuluş Savaşı’nı… Hainlerin, işbirlikçilerin suratına inen birer şamardır her satırı, her dizesi…

Dünya tarihinin en haklı, en imkânsız, bir o kadar da onurlu zaferidir 30 Ağustos…

Emperyalizmin kanlı tarihinde bir kırılma noktası, ezilen ulusların başkaldırısı, umudu, özgürlüğün ve bağımsızlığın sembolüdür.

30 Ağustos, sadece ülkemiz için değil tüm dünyanın özgürlük tarihinin en büyük zaferlerinden birinin yıldönümüdür. Zafer Bayramımız hepimize kutlu olsun.

Hepimize dedim ama bazıları 100 yıl sonra bile vatan hainliğine devam ediyor hala…

Bütün bir ulusun dişiyle, tırnağıyla, son gücünü kullanarak elde ettiği bu muazzam zaferi itibarsızlaştırmak adına hala fütursuzca konuşuyorlar.

Söyledikleri her söz, bu topraklar için toprağa düşen atalarımızı ve bizleri rencide ediyor, şehitlerimizin kemiklerini sızlatıyor.

Hele ki bu sözleri Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün en büyük eserim dediği, savaşın en kanlı en karanlık günlerinde bile üzerine titrediği Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde başkanlık yapmış birinin söylemesi vicdanımızda açılan yarayı derinden kanatıyor.

**

Rize’nin fethinin 561’inci yılı dolayısıyla Valilik, Belediye ve Rize Dernekler ve Vakıflar Birliği Vakfı (RİDEVA) tarafından bir dizi etkinlik gerçekleştirmiş. Programda konuşan TBMM eski Başkanı İsmail Kahraman, "Şehirlerin kurtuluş yıl dönümleri kutlanıyor. Kesinlikle karşıyım. 2 Mart'ta Rize kurtulmuş, kim diyor? Yok Erzurum şu Mart'ta. Şehirlerin düşman işgalinden kurtuluşu dolayısıyla kutlama yapılmaz. 'Ben esirdim, esaretim bitti, ben köleydim' diye ikrarda bulunulmaz. Bu küçüklük kompleksi verir, bu yanlıştır, böyle şey olmaz. Fetihler kutlanır. Tarihi zengin ve engin bir milletiz biz. Biz köklü bir devletiz. Zaferlerle dolu bizim tarihimiz. İstanbul'un kurtuluşu 6 Ekim, kim demiş? İzmir'in kurtuluşu 9 Eylül, kim demiş? Ne münasebet. Cihan harbi bitti, müstevliler alacaklarının birkaç kat mislini aldı ve öyle gittiler, çekildiler. Kurşun sıkmadık ki. 2 Mart'ta da aynı şey var. Ruslar çekildi gitti. Çarpışmadık, dövüşmedik, vuruşmadık. Tarihi doğru dürüst niye bilmiyoruz? Övünecek büyük bir tarihimiz varken kölelikten kurtulduğumuz tarihe niye bayram diyeceğiz. Fethettiğimiz tarihe diyeceğiz" ifadelerini kullanmış.

***

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde başkanlık yapmış birine yakışır mı sözler?

21. Yüzyıl’a gelmişiz, emperyalizme kafa tutarak mazlum milletlere örnek olacak bir vatan kurmuşuz. Beyimiz hala fetih, fütuhat gibi emperyalist sözcüklerle hamaset yapıyor. Atatürk’ün “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” sözünü küçümsüyor. Aklı fikri hala fetihte, yağmada…

Dünyanın en onurlu, en haklı savaşını küçümsüyor, ‘kurşun sıkmadık ki’ diyor.

Kurtuluş Savaşı boyunca 980 subay 36 bin 239 er olmak üzere şehit sayımız 37 bin 219 resmi rakamlara göre. Yaralı sayımız ise 33 bin 685 kişi. Bu rakamlara çeteler, Kuvayi Milliye birlikleri ve milis kuvvetlerindeki kayıplar dahil değil. Büyük Taarruz sırasında 110 bin civarında muharip savaşçımız olduğunu yazıyor Genelkurmay belgeleri. Geri hizmetler ve tüm ülke sathında ordumuzun iaşe mevcudu 580 bin kişi. Verdiğimiz kayıp neredeyse ordumuzun yüzde 10’u. (kaynak: sabahattin selek-anadolu ihtilali-cilt 1)

Sadece Batı Cephesi'nde on binlerce Türk sivil öldürüldü. 30 binden fazla bina ve 250'den fazla köy Yunan ordusu ve Rum/Ermeni isyancılar tarafından yakıldı.

Ve hazretin teki çıkıyor ölen yüz binlerce insanımızı hiçe sayıyor, kurşun bile atmadık diyor.

**

Kuvva'nın kavruk yüzlü yiğitleri, efeler, zeybekler, kızanlar, velhasıl topyekûn Mustafa Kemal'in askerleri, “Geldikleri gibi giderler” inanmışlığının, “Ya İstiklal, Ya Ölüm” kararlılığının ve “Damarlarındaki Asil Kanın” verdiği kudretle, yenilmez denilen Emperyalizm canavarını Ege'nin serin sularına gömmek için boş yere mi öldüler?

“Yaşasın Venizolos” diye bağırmadığı için şehit edilen Albay Süleyman Fethi Bey'in, ilk kurşunu atan gazeteci Hasan Tahsin'in ve binlerce aziz şehidin ruhunu nasıl böyle fütursuzca incitebilirsin?

Nazım Hikmet şiirinde, “Ateşi ve ihaneti gördük ve yanan gözlerimizle durduk bu dünyanın üzerinde” diyor.

Üzerinden 100 yıl geçmiş Büyük Zafer’in…

Ve bu zaferin büyüklüğü altında ezilenler vatan hainliğine devam ediyor hala…

Ateşi ve ihaneti bugün de görüyor ve yaşıyoruz.

Ve hala direniyoruz umutla, tıpkı 100 yıl önceki gibi…

Dayanıyoruz her yanda…

İzmir’de, Aydın’da, Urfa’da, Maraş’ta, Antep’te…

Velhasıl tüm ülkede…

Fesli Kadir ve onun artıklarıyla mücadele etmek, ailesinde iki İstiklal Savaşı Gazisi olan benim ve benim gibi binlerce Kuvvacı’nın boynunun borcudur.

Hainler ve namussuzlar kadar cesur olamazsak toprak kabul etmesin hiçbirimizi…

Büyük Türk Milleti, 30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun…