Öyle ilginç bir çağın içinde yaşıyoruz ki; bazı zamanlar yazdığın kâğıda dönüp baktığında kelimeler kusmuğu içinden, Brütüslerinin oluşturduğu ödemlerin izlerini görüyorsun. Anlamsızlaşma, kelime yığınlarının içinde bir çığ gibi üstüne yuvarlanıyor. Kurduğun cümleyi anlatamamanın nefessizliğinde, seni kurtaracak öykücüleri bekliyorsun ışıksız.

Yargısız infaz'a karşı geldiğini sandığın yığınların, küçük ülkelerindeki iktidarlarında eleştirdiklerinin bir mürekkep yoksunu fotokopisi olduğunu fark etmenin dayanılmaz acısıyla, savunma diye bağırıyorsun ama bu karabasan çağının sessizliğinde yanından geçip gidiyor dost bildiklerin.

Bir canavar mahallemizdeki tüm ışıkları kapamıyor sadece, içine saldırıyor, gözlerinin feri sönsün diye her gün başka bir ölümle, başka bir nefretle sınıyor seni. Tutunmak...

Umutsuzluk ve tam teslimiyet istediği aslında canavarın. Bunun için her şeyi anlamsızlaştırma ve güven duygusunu yok etme en büyük silahı. Muhalif sandığınız hayatınız aynada kahkaha atarken size, geleceksizleşmek, cehennem azabı gibi duruyor bizimkilerin göğsünde.

Sırtınızdaki okları kırıp, kafanızın derisini yüzen kılıca doğru ayağa kalkıyorsunuz. Düşme ihtimaliniz ne ki cümle kuramama ihtimalinizin yanında.

Bu yüzden sokaklarda kalmanın önemini anlatmanın biçimlerini bulmak gerekli… Kendinizi sanatın ışıklı ifadesine sığındırmak zaruret…. Ki; 6. Mehmet Ulusoy Sokakta Tiyatro Festivali’nin tablosu da benim fırçalarımdan tuvale yansısa göreceğiniz manzara bundan başkası değildi.

Konak sokaklarına, mahallelerine, başkaca halkların kültürlerini taşırken, bir Polonyalı'yı Kemeraltı’nın tarihi, bir İtalyan’ı Gültepe'nin sokaklarıyla buluştururken ve kentin oyunbazlarının atölyelerde çoğalmasını izlerken içimden geçen tam da şuydu; nefes alıyorum.

Oysa nasıl bir bunalımın ve depresyonun eşiğindeydik. Kişisel hayatlarımız, toplumsal olayların bir parçası haline gelmişken ve biz hiç durmadan koşarken, bir an da durup, denizin ve gökyüzünün kızılda buluşmasını izlemek derin bir nefes çekerek. Kafka bir keresinde "Siz sadece öyle durun, dünya ayağınıza gelecektir" yazmış. Durmanın ama nerede durduğu bilerek ve tsunami dalgalarına bile dayanacak erdeme erişerek, öylece kalmanın ne demek olduğunun bilince varmak. Henüz hissetmedim ama sanki biraz. Hani ilk çayı içtiğinde dilinde bıraktığı tat kadar biraz.

Kemeraltı girişinde İtalyanlar, Polonyalılar oyunlarını oynadıktan sonra ve herkes çekilip gün geceye dönmeye başladığında, sokakların sahiplendiği çocukların oyunlarını görmek boşa kürek çekmediğini görmek demekti.

Karanlığa hep birlik bir kibrit çaktık, Mehmet Ulusoy Sokakta Tiyatro Festivalinde. Bundan gayrı yangın olmaktan başka düşüm yok.