Demokrasi şiddetin panzehiri…

Demokrasi sustuğunda silahlar konuşur… Silahların konuştuğu bir ortamda da ne huzur, ne barış, ne de dayanışma ve yaşama sevinci kalır.

Kardiyoloji Uzmanı Dr. Ekrem Karakaya, Konya Şehir Hastanesi’nde hastasını muayene ederken görevi başında, Konya Yunak Hastanesi güvenlik görevlisi tarafından katledildi.

Bu “vahşi” katliam, sadece doktorları, sağlık çalışanlarını değil; tüm ülkeyi ayağa kaldırdı.

Bu arada; İstanbul Bakırköy’de bürosunda çalışırken avukat silahla vurularak katledildi.

Toplum yaşamında doktor sağlığın, avukat da yargıda savunmanın sigortasıdır.

Her iki önemli meslek mensubunun görevlerinden kaynaklanan nedenlerle katledilmesi; demokrasiye, barışa ve dayanışmaya yönelik katliamdır.

Yaşadığımız bu şiddet sarmalı; toplumun tümü için bir tehdittir.

Doktorlara, sağlık çalışanlarına yönelik şiddet; özünde hepimize yönelik şiddettir.

Diyebiliriz ki; doktor hastasını muayene ederken, avukat bürosunda çalışırken, kadın sokakta yürürken şiddet görüyorsa, katlediliyorsa; hiç kimsenin “can güvenliği” yok demektir.

Şiddet; sadece hedef aldığı kişiyi değil, toplumun tümünü kapsıyor.

Nitekim; yurdun dört bir yanında, sağlık çalışanları Kardiyoloji Uzmanı Dr. Ekrem Karakaya’nın katilini protesto etmek için “DURDURUN ŞİDDETİ” diye haykırdılar, isyan ettiler.

Ülkeyi yönetenler ve toplum olarak hepimiz; bu “haykırışa”, “isyana” kulak tıkamayalım.

Unutmayalım ki; şiddet, toplum kesimlerini korkutarak, sindirerek demokrasiyi “esir” almayı hedefliyor.

Doktorlarımız; toplumumuzun en önemli “beşeri zenginlik” kaynağıdır.

Kaldı ki; ülkemizin en parlak beyinleri, en zeki çocukları, en yüksek puanla girdikleri Tıp Fakültelerinde “zorlu” bir eğitimden sonra kendisini hastasına vakfederek yaşam boyu bir eğitime de devam ediyor.

Gerçek olan bir durum da; doktorlara, sağlık çalışanlarına yönelik şiddete; etkili önlem alınmadığı ve yargı kararları da etkili ve caydırıcı olmadığı için şiddet; bulaşıcı oluyor, yurdun dört bir yanında “katliam” olarak karşımıza çıkıyor.

DEMOKRASİNİN KALİTESİ NASIL SAĞLANIR?

Demokrasiyi nitelikli kılan en önemli özellik; hoşgörü, dayanışma, barış ve uzlaşma felsefesinin sentezi olmasıdır.

Nitelikli demokrasilerde yüzde 1’in hakkı, yüzde 99’unun hakkı kadar değerli, anlamlı ve kutsaldır.

Toplumun yüzde 1’inden esirgenen hak ve özgürlük, yüzde 99’una dönük korumacı yaklaşımı, o kesime tanınan hak ve özgürlüğü anlamsızlaştırır.

Ayrıca; demokrasinin kalitesi iktidarın oy çoğunluğuyla değil; muhalefetin, azınlığın ne ölçüde özgür olup olmadığıyla ölçülür.

Bu bağlamda; muhalefet sadece parlamentodaki temsil konumuyla sınırlı olmayıp, farklı görüşlere sahip sivil toplum örgütlerini, basın ve düşünce kuruluşlarını da kapsama alanına almaktadır.

Öte yandan; Türkiye iktidarıyla, siyasal ve toplumsal muhalefetiyle, tüm toplum kesimleriyle nitelikli demokrasi ortak paydasında uzlaşma ihtiyacıyla karşı karşıyadır.

Bu arada; uzlaşmamış iktidar dışındaki tarafların tutumuna da bağlı olması; siyasal iktidarın sorumluluğunu ortadan kaldırmaz.

Ülkeyi yönetme yetkisi iktidara ait olduğu gibi, yönetememesinin, uzlaşma ve dayanışmayı sağlayamamasının sorumluluğunun da iktidarda olması gerekir.

Öte yandan; yetkiyle donatılan ancak, sorumluluktan uzak tutulan yönetim anlayışı, demokrasilerde değil, “totaliter-baskıcı” rejimlerde görülür.

Sonuç olarak: Doktorlara yönelik şiddet; sadece doktorlarla sınırlı değil; demokrasiye ve hepimize yönelik şiddettir. Önlem alınmazsa; bulaşıcıdır.