Bir yılı daha geride bıraktık.

Yılın büyük bölümünde bu satırlardan ağırlıklı olarak siyaset yazdım. 

Bugün size siyaset dışı bir yazı yazmak istedim ama hikâyenin sonu yine siyasete dönecek gibi…

Hafta sonu Aydın’ın Söke ilçesine bağlı Doğanbey Köyü’ndeydim.

Doğanbey bildiğiniz bir Şirince…

Rum Köyü...

Fazla bilinmiyor, tanınmıyor.

Biraz detay vereyim…

Sakin, huzur dolu Doğanbey’in geçmişi M.Ö 7. yüzyıla dek uzanıyor. 1924 yılındaki mübadeleye kadar Rum halkının yaşam sürdüğü köy sırtını antik adıyla Mykale, günümüzdeki adıyla Dilek Yarımadası Dağları’na yaslıyor. Rumlardan kalan ve günümüzde yeni sahipleri tarafından restore edilen taş evleri, dar sokakları ve doğal güzellikleri ile Doğanbey Köyü âdeta keşfedilmeyi bekleyen bir açık hava müzesi gibi.

Doğanbey’de ilk yerleşim 1850’lerden sonra sıtmadan kaçan Rumların Padişah Abdülaziz’in fermanı ile burada ikamet etmesiyle başlamış. Daha sonra mübadele nedeniyle Rumlar köylerini bırakıp göç etmişler. Bunun üzerine köye Türkler gelip yerleşmiş.

Taş evler butik otellere dönüşmüş… 

Her keseye uygun yer var.

Köyde müze bile mevcut.

Dilek Yarımadası’nda yaşayan tüm hayvanların dondurulmuş hallerini gezip görebilirsiniz.

Girişi de ücretsiz.

Köyün devamında Karina denilen sahil var.

Dilek Yarımadası’nın en uç noktası…

Karşısı Yunan adaları…

Karina’da denize sıfır, yan yana 3-4 balıkçı lokantası var.

Yediniz balık dalyanda tutuluyor.

Tahta masa ve sandalyelerde otururken manzaraya doyamazsınız.

Yeşil ve mavinin en uçtaki buluşma noktası…

Hafta sonları yer bulmak imkânsız gibi…

Yoğun iş temposundan kaçıp kafa dinleme yeri…

Bende öyle yaptım.

Doğanbey’de hafta sonunu huzurlu bir şekilde geçirdim.

Köyün girişinde Demir Bingöl’ün eşi, oğlu ve gelini ile birlikte işlettiği Mola Kafe var.  

Sizi ilk onlar karşılıyor.

Hemen de karşısında yine Rumlardan kalma şömineli köy evleri…

Demir abiyle uzun zamandır görüşememiştik.

Odun ateşinde pişen tavşan kanı çayımızı içerken konu konuyu açtı ve yaklaşan yerel seçimlere gelince Demir Abinin ilk sözü; “Atadan dededen CHP’liyim ama yemin olsun ki bu dönem CHP’ye oy vermeyeceğim” dedi.

Ve ekledi:

“Benim gibi bu köyde CHP’li olanlar da vermeyecek.”

Şaşırdım, nedenini sordum. 

Anlattı:

“Köyün içinden bir dere geçiyor ve onun üzerinde küçük bir köprü var. Sürekli çöküyor, yıkılıyor. Su yükselince ağaç veya tahta koyup geçişi sağlayabiliyoruz. O köprüyü bir türlü yaptıramadık. Söke Belediyesi’ne söylüyoruz, Aydın Büyükşehir’e bilgi verin diyorlar. Nereyi aradıysak yaptıramadık. Söke Kaymakamı da gördü, talimat verdi ama gelen giden olmadı. Ben gerçekten CHP’li olduğuma utanıyorum artık, 5 adımlık bir köprüyü dahi yapamıyorlarsa oy da yok” dedi!

Gittim, köprüyü gördüm. Yaklaşık beş adım uzunluğunda.

Kalıp çakılıp beton atılacak o kadar…

Yarım günlük iş…

Doğanbey hafta sonları ziyaretçi akınına uğruyor. 

Hem esnaf, hem yöre halkı kazanıyor.

Ama gelin görün ki köyü ortadan ikiye bölen derenin üzerindeki 5 adımlık köprü bir türlü yapılmıyor; yapılamıyor!

Gerçekten utanç verici…

Buradan CHP’li Söke Belediyesi’ne ve Aydın Büyükşehir Belediyesi’ne seslenmek istiyorum.

Yerel seçime üç ay var…

İnsanları mağdur etmeyin.

Küçücük bir köprü uğruna koca köyün cezasını almayın.

Doğanbey köyü halkı ve esnafı sizden yol, asfalt veya çok büyük bir hizmet istemiyor.

Köyü ikiye bölen ve yağmur yağınca karşıya geçmenin imkânsız hale geldiği derenin üzerindeki yıkık köprünün yenilenmesini bekliyor.

Bu kadar basit bir hizmet!

Unutmayın, bazen bir oyun bile ne kadar önemli olduğunu!

İnsanları hem kendinize, hem partilerine küstürmeyin!

Seçim malzemesi de yaptırmayın!

O köprü ihtiyaçsa, en kısa sürede yapılmalı!

Buradan Aydın’ın topuklu efesi Özlem Çerçioğlu’na sesleniyorum:

Bu konudan, bu sorundan haberiniz olmayabilir, müdahale ederseniz büyük bir iyilik yapmış olacaksınız.

Bakın yöre halkının Söke Belediyesi ile ilgili diğer şikâyetlerine hiç girmeyeceğim buradan…

Onlar bende kalsın!

Siz o köprüyü yaptırın, söz veriyorum Doğanbey köyü adına ben teşekkür edeceğim size bu satırlardan!