Son yerel seçimlerde İzmir’in 8 kadın belediye başkanı oldu.
Konak, Karabağlar, Karşıyaka, Karaburun, Kınık, Foça, Selçuk ve Çeşme…
Bu başkanların neredeyse yarısı geçen 1,5 yılda kendilerinden beklenilen performansı gösteremedi.
Selçuk, Çeşme, Konak, Kınık Belediyeleri kendilerini gösteren, öne çıkan ilçeler...
Karabağlar ve Foça ile ilgili görüşlerimi alt satırlarda aktaracağım.
Karşıyaka borç batağında…
İzmir’in Karaburun diye bir ilçesi ve CHP’li bir belediyesi var biliyorsunuz değil mi?
Başkanı da sayın İlkay Girgin Erdoğan…
Kendisinin ikinci dönemi…
Buradan sormak istiyorum; Sayın Girgin siz yaşıyor musunuz?
Karaburun’dan gazetelerde, haber sitelerinde bir tane belediye haberi okumayalı aylar oldu desem…
Sanırım haberlik bir şeyler olmuyor Karaburun’da…
Ya da haberlik bir şeyler yapılmıyor Karaburun’da…
Nasılsa uzak ya Karaburun…
Kimsenin dikkatini çekmediği için İlkay Başkan da salmış bu tür işleri anlaşılan…
Sayın Girgin… Geçen 5 yılda + bu dönemki 1.5 yılda Karaburun’da neler yaptıklarınızı bizimle paylaşırsanız seve seve bu satırlardan yayınlamaktan mutluluk duyarım.
Karaburun’dan Foça’ya geçelim…
Başkan Saniye Bora Fıçı koltuğa oturduğu günden bu yana sıkıntı yaşıyor.
Özellikle de maddi sıkıntı…
Aldığı kararları da en çok ben eleştirdim.
Defalarca yazdım bu köşede…
Ama son çıkışını haklı buldum Saniye Başkan’ın…
36 bin nüfuslu Foça’nın yaz nüfusu 450-500 bini buluyor.
36 bine göre ödenek alan bir belediyeden 500 bin kişiye hizmet vermesi beklenemez.
Aynı durum, Çeşme, Urla, Dikili ve sahil şeridindeki diğer ilçeler için de geçerli.
Saniye Başkan, bir açıklamasında “Sokağa dışarıya atılan eşya ve moloz gibi atıkları toplatmayacağım, temizletmeyeceğim” demiş.
Nedenini de ayrıntılı şekilde açıklamış.
Bütçe, araç- ekipman ve çalışan yetersizliğinden dert yanmış.
Bu konuda Foçalılar’ın, Foça’ya tatile gelenlerin, yazlıkçıların daha dikkatli, özenli ve duyarlı davranmaları gerekiyor.
Foça sokakları sizin çöplüğünüz değil!
Atıklarınızı atılması gereken yerlere atarsanız zaten ortada sorun diye bir şey kalmaz.
Burada belediyeye ve Saniye Başkana yüklenmeyi doğru bulmuyorum.
Zaten herkes evinin önünü temiz tutarsa, belediyede sorumluluk alanındaki çöpleri toplarsa ortada sıkıntı diye bir şey kalmaz.
Gelelim Karabağlar’a…
Emine Helil Kınay Başkan’ın 1,5 yıllık performansını anlatmaya gerek yok.
Çünkü ortada bir performans yok.
Büyükşehir’in icraatları ile dönen bir ilçe var.
Helil Başkan’ın da hakkını yememek lazım; o da etkinlik, festival, konser yapıyor bol bol…
Geçen hafta bir röportajını okudum.
Bildiğiniz günah çıkarmış.
Kendisinden başka herkesi suçlu ilan etmiş!
Beni bile!
Meclis üyelerini de…
Muhalefeti de…
Tek tek değineceğim hepsine…
“Sokaktayım, çok da rahatım” demiş.
İyi güzel sokaktasınız, mahalle toplantıları yapıyorsunuz da ne işe yarıyor?
Demiş ki;
“Kendimizi iyi durumda görüyorum. Sokaktan kopmamış, sokakla beraber olan ihtiyaçları bilen… Mevcut belediyecilik hizmetlerini konuşmadım hiçbir zaman. Zaten onu yapmak zorundayız. Ama kalitesini arttıralım, niteliğini arttıralım, eksikliklerini giderelim. Bir önceki zamandan daha iyi olacak hale getirelim. Onlarla yürürken yeni çalışmaların da hedeflerini koyduk. Aslında bu 16 ayı böyle değerlendiriyorum.”
Ne demek istediniz burada sayın Kınay?
Neyi, nereyi iyi görüyorsunuz?
Bütün gün sokakta dolaştıktan sonra “imkânımız, paramız yok deyip” bir şey yapmamayı mı?
“Biz yönetilebilir bir ekonomik model oluşturduk. Şu anda da zaten kendini yöneten, kendini çeviren belediyeyiz” demişsiniz.
O halde çalışanlarınızın haklarını, alacaklarını neden ödemiyorsunuz?
Sendika temsilcileri neden belediye koridorlarında size karşı slogan atıyor?
“Yatırımlarımız engelleniyor” demişsiniz!
Sizin yatırım yapmanıza kim engel oluyor sayın Kınay?
Muhalif meclis grubu mu?
Kendi meclis grubunuz mu?
Bu arada Sayın Kınay kendi içlerinde bir muhalefet olmadığını söylemiş.
Meclis kararlarına hiç bakmıyor sanırım.
Cemil Başkan’ın Karabağlar’a gelişinde bile kendisine haber vermeden muhalif grupla buluştuğunu unutuyor sanırım.
Komisyonlardan neden istifa ediyor meclis üyeleriniz?
Yanınızda size yakın 2-3 meclis üyesinden başka destekçiniz var mı?
“Aldıkları oyun hesabını sadece ben değil meclis üyeleri de verecek” demişsiniz!
Yani 1,5 yıldaki başarısızlığınıza meclis üyelerinizi de mi ortak etmek istiyorsunuz?
“Ben yanarsam onlar da yanar” mı diyorsunuz?
İyi de mühür ve yetki sizde değil mi Sayın Kınay?
Başkanlık koltuğunda oturan siz değil misiniz?
Sizin hatalarınızı, yanlışlarınızı söyleyen ve buna ortak olmamak için de muhalefet yapan meclis üyeleriniz mi suçlu oluyor bu durumda?
Her kararınıza evet demedikleri için mi?
Gelelim en can alıcı konuya…
Şu belediye tesisinde rakı sofrası kurup, kahkahaların havada uçuştuğu yemek görüntülerine…
Üstelik Belediye başkanları ve partililerinizin cezaevine konulduğu, İzmir’in dört bir yanının alevler içerisinde olduğu bir zamanda!
Size muhalefet etmeyen meclis üyeleriniz ve yanınızdan ayrılmayan kankalarınızla rakı masası muhabbeti yaptınız…
Bunu paylaşıp yazınca da küplere bindiniz!
İşte Sayın Kınay’ın buna cevabı:
2 Temmuz günü Karabağlar'da biz de bir yangın yaşadık. Fotoğrafın çekildiği yer bizim sosyal tesisimiz. 2 Temmuz Madımak Katliamı ile ilgili anmayı gerçekleştirdiğimiz aynı alanda bir çalışmadan bahsediyoruz. Onun hemen öncesinde de yangınlarla ilgili süreçlerde tüm araçlarımız, ekiplerimizle birlikte alandayız. Ve o alanın bizim oturduğumuz alanda karşısında yine bir yangınla karşı karşıya kaldık. Yangın söndürüldükten sonra etkinliğimize geldik. Diğer yangınları takip ediyoruz, araçlarımız var. Etkinlik sonrasında da orada etkinlik alanında olan misafirlerimiz, meclis üyelerimizle beraber kendi tesisimizle bir yemek yedik.”
Sayın Kınay cevabınıza çok güldüm;
Kimse sizin yemek yemenize laf etmiyor.
Böyle bir ortamda rakı masası kurdurup kahkahalar eşliğinde kadeh tokuşturmanızı eleştiriyoruz!
Neyi kutluyordunuz Sayın Kınay?
Madımak’ı mı?
İzmir’in yanan ciğerlerini mi?
Cezaevine giren partililerinizin ve onların ailelerinin üzüntüsünü mü?
Bu nasıl bir pişkinliktir Sayın Kınay?
Ortada koca bir yanlış ve ayıp varken, kamuoyundan, Karabağlar halkından özür dileyeceğinize hala savunmaya geçiyorsunuz!
“O fotoğraflar yerine yangınlar nasıl söndürülür onları konuşalım” diyerek kendinizi gerçekten aşmışsınız Sayın Kınay!
Pişkinliğin bu kadarına da pes diyorum!