Cenazeye saygı gösterilmesi tüm toplumlarda önem atfedilen bir davranış şekildir ve uygarlık tarihi kadar eskidir.

Çocuklara aileleri ve okulları tarafından bir cenaze geçerken ya da bir cenazeye katıldıkları zaman nasıl davranmaları gerektiği en erken yaşlardan itibaren öğretilir. Çoğu toplumda cenaze töreni dini çerçevede yapılan bir törendir ve tören din adamının gözetimi ve liderliğinde derin bir saygı atmosferi içinde gerçekleştirilir.

İslam dininde de cenazeye ve cenaze törenine saygı çok önem atfedilen bir davranış şeklidir. Din İşleri Yüksek Kurulunun görüşüne göre, İslam dininde Müslüman olsun olmasın, bütün insanlar saygıdeğerdir. İnsan hayattayken olduğu gibi ölümünden sonra da saygıya layıktır. Bu sebeple gerek ölüm sonrası henüz defnedilmeden gerekse defnedildikten sonra kabirde iken insanın bu saygınlığına aykırı davranışlardan kaçınmak gerekir.

Din İşleri Yüksek Kurulu bir başka açıklamasında ise cenazelerde sükûnet içinde olunması gerektiğini ifade etmektedir. “…Cenaze merasimlerinin ölen bir Müslümana yapılması gereken son bir vazife olması yanında, yaşayanlara ölümü hatırlatmak, ahireti düşünerek ibret almalarını sağlamak gibi amaçları vardır. Bu nedenle cenaze törenlerinde bağırıp çağırmak, yüksek sesle ağlamak, alkışlamak, slogan atmak, ıslık çalmak, zılgıt çekmek, tezahürat yapmak caiz değildir. İslâm âlimleri, bu tür davranışlar bir yana, cenaze merasimlerinde yüksek sesle tekbir getirmeyi dahi mekruh (yasak) kabul etmişlerdir. Bu itibarla cenaze merasiminde hazır bulunanların cenazeyi sükûnet ve vakarla takip etmeleri gerekir. Bu, ölen kimseye gösterilecek saygının da bir gereğidir...”

Şehit yakınlarına da saygı gösterilmelidir

Sükûnet içinde olmak sadece cenazeye değil ailesine de saygının bir gereğidir.  Genelde, medyada şehit haberleri bir aileye ateş düştüğü şeklinde ifade edilir. Halk arasında çok tekrar eden bir başka ifade daha mevcuttur: “Ateş düştüğü yeri yakar!”. Doğal olarak ölümün en travmatik sonuçlarından biri de ölenin ailesi üzerinde yarattığı büyük acıdır. Hele ölen kişi şehitse bunun aile üzerinde yarattığı duygusal baskı çok daha büyük olur. Büyük sevgiyle, fedakarlıklarla ve ihtimamla yetiştirilmiş bir evladın yirmili yaşlarda, hayatının baharında aniden ve trajik bir şekilde hayattan kopması normal bir ölüme göre çok daha ızdırap vericidir. Aileler bir taraftan bu derin acıya katlanmaya çalışırken bir yandan da şehit evlatlarına son görevlerini yerine getirmeye çalışmaktadırlar.

Aileler şehitlerine son vazifelerini yerine getirerek, bir nebze olsun huzur bulmaya çalışırken, buna zemin sağlayan ortama müdahale etmek, siyasi mesajlar vermek veya cenazeye katılan ve bireysel bir politik perspektiften olayın sorumlusu olarak görülen kişileri, kurumları cenazede hedef göstermek, aleyhlerinde slogan atmak ve taciz etmek büyük saygısızlıktır.  Nitekim, Irak’ın kuzeyinde şehit olan Enis Budak’ın cenazesinde bir şehit yakını CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e yönelik yuhalama, taciz, sloganların şehidin yakınları üzerinde yarattığı olumsuzluğa dikkat çekerek, cenazeye katılanları saygılı olmaya davet etti.

Hiç şüphesiz bir Türk Silahlı Kuvvetleri mensubunun şehit düşmesi vatandaşları derinden yaralamaktadır. Gözler dolmakta, yumruklar sıkılmakta, “ya sabır” seçilmekte, bu üzüntü yakınlarla paylaşılmakta, hayat tatsız tuzsuz hale gelmektedir. Şehit cenazesine katılmak da önemli bir ödev olarak görülmektedir. Bu tutum ve duyarlılık Türkiye’yi oluşturan yapıtaşlarından birisidir. Bununla birlikte, bu acı ve üzüntü vakur bir şekilde yaşanmalı, şehit cenazesine, şehit ailesine saygısızlık anlamına gelecek davranışlardan kaçınmalı, cenazeye saygı gösterme geleneğinin yozlaşmasına kapı açmamalıdır.  

Devlet izin vermemeli

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 34. Maddesinde protesto hakkı düzenlenmiştir. Söz konusu maddeye göre herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir. Bununla birlikte, bu hakkın kullanılması için onca platform varken cenaze töreninin protesto yeri olarak seçilmesi uygun olmamaktadır. Şehit cenazeleri, nihayetinde, dini ve askeri nitelikli törenler olup, devlet görevlilerinin ve ailenin gözetiminde gerçekleştirilirler. Protesto hakkının bu törenin akışını ve huzurunu bozacak şekilde kullanılması doğru olmaz. Bu nedenle, şehit cenazelerine yapılan müdahalelere devlet daha sıkı önlem geliştirip, gerektiğinde yaptırım uygulayarak karşılık vermelidir. Devlet tarafından düzenlenen bir törene dışardan müdahalenin sınırlandırılması toplumu kötü günlerinde birleştiren bir geleneğin yozlaşmasını önlemiş olacak, hem de kamu düzenin korunması sağlanacaktır.