Erozyon diğer adı ile aşınım, yerkabuğunun üzerindeki toprakların başta akarsular olmak üzere çeşitli dış etkenlere maruz kalarak aşınıp yerinden koparılması ve başka bir yere taşınıp biriktirilmesi olayına denir. Erozyon çok ciddi çölleşmeye, çölleşme ise beraberinde fakirleşmeye sebebiyet veren çok önemli ve önüne muhakkak geçilmesi gereken bir konudur. Doğal yolla gerçekleşen erozyon, tabiat tarafından dengelenebilir fakat insan faktörü devreye girdiğinde geriye doğanın onaramayacağı sonuçları meydana çıkarır. (verimsiz toprak = fakirlik = toplumsal çöküş = sıkça sel ve kuraklık = göç)

Beyin göçü, yetiştirilmesi için büyük kaynaklar gerektiren veya yetiştiği halde ilgisizlik ve olanaksızlık nedeni ile vasıflı insan gücünün daha gelişmiş ülkeye göç etmesi. Beyin göçünden söz edilebilmesi için terk edilen ülke ile göç edilen ülke arasında az da olsa gelişmişlik yönünden bir fark olmalıdır. Beyin göçüne maruz kalan ülkeler fakirleşmeye göç alan ülkeler ise zenginleşmeye doğru eğilim gösterirler.

Yukarıda bahsettiğim iki konu bir ülkenin zenginleşmesine engel olabilecek birbirinin aynısı iki konudur. Bu konular ile ilgili ciddi çalışmalar yapılmadığı takdirde ülkenin sahip olduğu doğal kaynakların gözümüzün önünden uçup gitmesine seyirci olmak, gelecekte bize çok ağır faturaları da beraberinde getirecektir.

Şimdi sizlere bir ziraat mühendisi olarak çok farklı bir erozyon çeşidinden bahsetmek istiyorum. Bilindiği üzere erozyonun çeşitleri bulunmaktadır. Su erozyonu, damla erozyonu, yüzey akış erozyonu, oluk erozyonu, yarıntı erozyonu, rüzgâr erozyonu gibi isimlendirilen ve bunların her biri üniversitelerde doğa bilimcilere sınav sorusu olarak gelen çok özel konulardır. Bunlardan daha farklı erozyon çeşitlerini de özel erozyon çeşitleri olarak sınıflamış ve tanımlarını da yapmışlardır lakin adını şimdi benim koyacağım ve çok ciddi boyutlara ulaşan toprak kayıpları engellenmez ise de kayıplarımızın daha da artacağı bir erozyon çeşidine değinmek istiyorum. Adını da ben koyuyorum ÇİM EROZYONU.

Şimdilerde birinci sınıf tarım arazilerinin üzerinde dönümlerce çim üretim tesislerini çokça görüyorum. Git gide de artıyor. Sebebi çiftçilikten uzaklaşan insanların boş kalan arazilerini bu sektöre kiraya vermesi, imara açılan tarım arazilerinin üzerine yapılan konutların bahçelerinin düzenlenme ihtiyacından kaynaklanıyor. Kiraya verilen bu birinci sınıf araziler çim üretimi için eşi bulunmaz muazzam bir fabrika. Buraya kadar sıkıntı yok lakin çim hasadı gerçekleştiğinde topraklarımızın A horizonu dediğimiz oluşması yüzyıllar alan en verimli üst katmanını da sorgusuz sualsiz alıp götürüyor. Zira çim kesme makineleri çim ile birlikte kök bölgesindeki 2 ila 5 cm toprağı da keser.

Toprak kayıpları ile ilgili elimde veriler olmadığı için net bir miktar ifade edemiyorum.  Lakin sektörün 2013 yılında düzenlediği bir organizasyonda, ekonomik boyutu ile ilgili verdiği bir röportaj da yıllık 100 milyon TL gibi bir ifade ile karşılaştım. O sıralar metre karesi 4 lira idi. Bu da 25 milyon metre kare yapar. Bunu çim’in et kalınlığı ile çarptığımda 1.250.000 metreküp toprak ve bu da 2.25 milyon ton birinci sınıf tarım toprağı demektir. Sektörün yıllık erozyona uğrattığı toprak miktarı. Fakat veriler 2013 yılına ait. Şuan bu kayıpların çok önemli boyutlara ulaştığını düşünüyorum.

Şimdi bu işlerin nasıl böyle kontrolsüz yapıldığını düşünüyorsunuzdur. Söyleyeyim eskiden köy hizmetleri diye bir birimimiz vardı bizim, bu ve bunun gibi işlere kafa yoran donanımlı mühendislerimiz vardı. Onların oluru olmadan böyle birinci sınıf araziye, A horizonunu yok edeceksin falan imkânı yoktu. Dur derlerdi. İl özel idareye devredildi köy hizmetleri. Sonra yok olup gitti işte malumunuz. Topraklarımız bu gibi konuların erozyon olduğunu anlayabilecek eğitimli kadroların azlığı yüzünden sahipsiz kaldı. Ama ben bu konunun ivedilikle üzerine gidileceğinden eminim.

Bu hazır çimlerin üretim metotlarının değişmesi gerekiyor. Örneğin toprakta değil de organik materyaller üzerinde, rulo çim boyutlarına uygun viyoller üzerinde ve hatta dikine tarım ile bu ürünler yetiştirilmelidir. Ülkemizde fındık, ceviz, kestane vb. ürünlerin kabuk ve artıklarının bu şekilde bu sektöre entegre edilerek hem bu ürünleri üreten üreticilerin atık olarak gördüğü bu yan ürünleri de ekonomik kazanç olarak geri dönüştürebilir, hem de çim üretimi için muazzam bir ortam hazırlamış olur, hem de erozyona engel olmuş oluruz. Böylelikle vasıflı topraklarımız ait olduğu yerde kalıp ülkenin zenginleşmesine katkıda bulunur. Biraz maliyetli olur ama sıkıntı olmaz çimi kullanan kesim zengin. Allah daha çok versin. Böylelikle para da doğal döngüye girer.

Vasıflı insanlarımızı da katma değer yaratacak adaletli ortamlar ile buluşturabilirsek biz de zengin olduk demektir.

Saygı ve sevgilerimle.