Dönemeç’in Kemeraltı’ndaki bürosuna sıklıkla gelenler arasında Çınar Çığ, Onur Şenli, Bahattin Ertük, Veysel Çolak, M. Şakir Örs, Ahmet Necdet, Yunus Koray gibi yazar ve şairler olduğu gibi sözgelimi hiç uğramayan Yaşar Aksoy, Turgay Gönenç, Mehmet H. Doğan gibi edebiyatımızda önemli yerleri olan yazarlar da vardı.

Ümit Yaşar Işıkhan’ın Temmuz dergisi etrafında da nitelikli yazar ve şairler toplanmıştı. Güzel, ses getirici etkinliklere imza attılar. İçinde bu işlerin emekçisi olan Hakkı Gümüştaş’ın da bulunduğu Sanat-Koop da dergi çıkarıyordu. Avukat Hasan Devrim’in, şair Asım Öztürk’ün oralarda yazdığını hatırlıyorum.

İzmir’de edebiyat-kültür ve sanat dergisi çıkarmak için kolları sıvayan birkaç girişim daha oldu. Fakat çok ilginçtir, hepsi İzmirli kaldılar. Deyim yerindeyse, Yamanlar Dağını bir türlü aşamadılar. Bu, İzmir’in kaderi midir, bilmem. İzmir’de yaşayan yazar ve şairlerden “İzmirli” diye bahsedilir ama İstanbul’dakiler sanki tüm yurda şamil. Buna biraz İzmirli üdebanın tavır ve tutumları da yol açmıştır, denilebilir. Her nedense İzmir’e İstanbul’dan gelen yazar ve şairler el üstünde tutulur, ağırlanır, itibar görürler ama birkaç günlüğüne de olsa İstanbul’a giden İzmirli şairler o saygıya bir türlü mazhar olamazlar.

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nden tutalım ilçe belediyelerine kadar, hepsi İstanbul’dan gelenlerin -deyim yerindeyse- emrine amadedir. Düzenlenen edebiyat-kültür ve sanat etkinliklerine, etkinlik sorumlularına bakın, hak vereceksiniz. Kitap fuarlarında bile okurlarıyla en çok tanışanlar, İstanbul’dan çağrılmış ‘duayenler’dir. Onlar itibar görür, el üstünde tutulur, konuk edilir, yedirilir, içirilir ve kemal-i afiyetle uğurlanırlar.

Umarım vefalı okurlarım şu söylediklerimden benim eziklik duyduğumu filan çıkarmazlar. Yakın dostlarım benim her türlü saltanata karşı olduğumu bilir. Dahası, ben, aslolan eserdir felsefesine bağlıyımdır, çünkü sel gider kumu kalır. Bunun en bariz örneği, Yaşar Aksoy’dur. Kırmızı Kedi Yayınları arasında çıkan kitapları, emperyalizme karşı ulusal birlikten yana mücadelesi binlerce kez övgüye değer.

İzmir’den bir biçimde İstanbul’a gidenler İzmirli olmamışlardır. Kimse Attilâ İlhan’ı, Tarık Dursun K.’yı, Salah Birsel’i, Tevfik Akdağ’ı, Şükran Kurdakul’u, Samim Kocagöz’ü, Nahit Ulvi Akgün’ü“ İzmirli” diye anmaz. Evet, yazılarında İzmir’den belki sıklıkla söz etmişlerdir ama tanınmışlıkları bütün yurt sathındadır.

İzmirli, İstanbul’dan gelene her zaman teşnedir; lafın lastiğini çekmenin lüzumu yok. Sivas katliamını bizzat yaşamış olduğumuz halde eşimle beni ne İzmir Büyükşehir Belediyesi bilir, ne sınırları dâhilinde yaşadığımız Karşıyaka. Sorun bakalım İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin ya da Karşıyaka Belediyesi’nin kültür ve sanatla ilgili bölümlerine, çocuk ve ilk gençlik edebiyatı dalında 200’e yakın kitaba imza atmış olan şu kardeşinizden haberleri var mı?
Çok mu önemli? Zerre kadar değil vallahi!