Bu aralar insan ilişkileri üzerine yeni şeyler öğreniyorum.

Sanırım her alanda değişimin olduğu ve olması gerektiği gibi insan ilişkilerinde de zamana eş değer değişimler söz konusu.

Daha bireysel hayatlara çekilmemiz, bencillikte ziyade benci bir hal alışımız değişen ve dönüşen dünyanın getirilerinden biri olmalı.

Güvenmek, sevmek, değer vermek, bağlanmak gibi kavramların karşı tanımları giderek değişiyor.

Güvenmek dediğimiz kavram yerini güvensizliğe bıraktı bile. Ancak gelin görün ki insan sosyal bir canlı ve güvensizlik nedeniyle yalnızlaşamaz. Hemen kendine başka bir duyguyu zırh olarak geçirip iletişim kurmaya devam ediyor. Nedir bu duygu ‘koruma’ Kendini koruyor. Söz vermiyor, verilen sözün tutulacağı beklentisine girmiyor. Bir beklentisizlik hali mutluluğun sırrıymış gibi yayılıyor.

Sevmek kavramı sonsuz ve çok çeşitli. Bu nedenle daha göze batmadan değişim göstermekte. Güvensizlik duygusunun getirdiği kendini koruma içgüdüsü sevmek kelimesinin anlamını en az zarar görecek şekilde, sevmeye bırakıyor kendini. İyi bir insan, severim, iyi bir arkadaş, severim, insan olarak severim diye bir cümle var mesela. Bu cümlelerin hepsi açık ve yuvarlak cümleler. Hepsi temkinli, muallak cümleler. Sorumluluk altında bırakmayan, vaat vermeyen, özgür bırakan sevgi cümleleri. Karşı tarafın doygun bir sevgi duyup, bu sevgiye inanıp özgür bırakması daha doğruyken, kişi kendi özgürlük alanını kendi yaratıyor.

Ve bitmesi gereken ama gittikçe çoğalıp herkesten duymaya başladığımız yeni cümleler türedi; ‘ben insan sevmiyorum / tüm insanlardan nefret ediyorum’ gibi. Temeline, nedenine inmek psikoloji uzmanlarının işi. Ben, moda olduğu için mi bu kadar yaygınlaştı bu sevgisizlik halini betimleyen cümleler, yoksa gerçekten insanların insan sevme halleri mi çürüdü ve psikolojik olarak sağlıksız bir salgın mı söz konusu o kısmı merak ediyorum.

Değer vermek dediğimiz kavram ise ağızdan çok kolay çıkan ama ne kadarını hareketlere döktüğümüzü bilmediğimiz ve karşı tarafında bunu anlamayacağını düşündüğümüz bir duygu. Ama şöyle bir gerçekte var ki, değer vermek kavramı ağızdan istediği tonlamayla çıkabilir. Hareket ve davranışlarla karşı tarafa hissettirilmediği sürece eninde sonunda samimiyeti sorgulanmaya açık bir duygu.

Bağlanmak yeni çağda en büyük fobi. Zamanla bağlanmak sürümü tamamen ortadan kalkacağa benziyor. Bunun nedeni saydığımız ve sayamadığımız birçok duygu. Bağlanmak kişinin kendine vereceği en büyük zararmış gibi görünüyor artık. Aşık olmamalıyım, sevmemeliyim, güvenmemeliyim, paylaşmamalıyım, alışmamalıyım… Bağlanma fobisi en yoğun güvensizlik duygusuyla beslenirken, diğer tüm duyguların da gerçek anlamda hissedilmesinden korkma hali. Haklı korkular ve kim bilir gelecek zamandan birileri bize dönüp baktığında çağın getirisi olan doğru değişimler olarak görecektir.

Bu kavramların içinin dolu olduğu zamanlar daha komün, daha bir arada, birlikte hareket edilen, birlikte üretilip paylaşılan dönemlere ait anlamlar. Artık daha bireysel bir çağ söz konusu. Tek olma duygusu kendini acı ve üzüntüden koruma güdüsünü de birlikte getiriyor. ‘Bağlanmak’ kelimesinin yerini daha soyut bir ‘bağ kurmak’ alıyor. Herhangi bir bağ. Sadece anlık, o an için, o durum için, o koşullarda öyle gerektiği için. Bağlanmak değil sadece anlık bir getiri olan bağı kurmak. Birinde süreklilik söz konusuyken diğeri daha geçici olma hakkına sahip.

Tüm bunların sonucu bencillikten ziyade yeni çağın oluşturduğu benci kavramı. Karşı tarafı hiç tanımaya görmeye çalışmadan sürekli ‘BEN’ ile başlayan cümlelerin bu kadar çoğalması tesadüf mü sanıyorsunuz.