Erzincan İliç’te işçi ve doğa katliamı yaşandı.

Doğanın yağmalanması ve insanın sömürülmesi üzerine kurulan kapitalizm ve sermaye partilerinin izlediği politikalara karşı mücadelenin ertelenemez olduğu bir kez daha anlaşıldı.

Doğa, kapitalistlerin eliyle yağmalanmaya devam ediyor. Elbette dünya kapitalist sistemi içerisinde gelişmiş merkez ile az gelişmiş çevre ülkelerinde ekolojik talan ve bozulma eşitsiz biçimde ilerliyor. 

Şık kıyafetlerle ödül gecelerini aratmayan iklim zirvelerinde ifade edilen felaket senaryolarına, uzun zamandır dünyanın önemli bir kısmı maruz kalıyor.

Talanın baş sorumlusu kapitalistler, yıkıma karşı önerileri; “nüfus artışına”, “insanların su kullanıma” vs indirgiyor. Mevcut kapitalist piyasa mekanizmalarına dokunmadan iklim değişikliğini durdurabileceklerini, büyük mühendislik projeleri eşliğinde bu sorunun çözülebileceğini vaaz ediyorlar. 

İklim değişikliği ile mücadele vizyonu yayınlayan AKP ve türevleri, sorunu “millet bahçeleri” ile çözeceğine dair bir algı oluşturmak istiyor. 2022 yılında, “AK Parti Çevre, Şehir ve Kültür Başkanlığı” tarafından yayınlanan belge* Erdoğan’ın, “İklim değişikliği, insan hayatı, iktisadi büyüme ve sürdürülebilir kalkınma için ciddi bir tehdit kaynağıdır” tespitiyle başlıyor.

Doğa eksenli değil, iktisadi büyüme kaygısıyla başlayan broşür, Şükrü Erbaş’ın “Yağmuru, rüzgârı ve güneşi, bir gün olsun ekinleri akıllarına gelmeden düşünemezler” sözlerini anımsatıyor. Mülk düşkünlükleri ile gök yüzüne bakıyor, rant ve kâr hırsıyla toprağı avuçluyorlar. 

Bu durum ne yazık ki, AKP ile sınırlı değil. Sermaye partilerinin tamamı göstermelik olarak, insanlara nasıl çöp atılması gerektiğinin propagandasını yaparken, fabrikaların tonlarca atığına örtü çekiyor.

Tasarruf için muslukların nasıl kullanılması gerektiğine işaret ediyor ama su kaynaklarının yüzde doksanının kapitalistler eliyle gasp edildiğini açıkça gizliyorlar. 

Covid 19 virüsü ile “doğanın gücünü” gördüğünü iddia eden ideologlar, pandemiye uygun ev-beton pazarı ile çözüm üretiyorlar! Kapitalist piyasa mekanizmalarına yeni alan açmadıkça tüm önerilere kulaklarını tıkıyorlar. 

Bir felaket sonrası enkazı arkalarında bırakıp, helikopterleriyle havalanarak “korunaklı” Avrupa ülkelerine dönüyorlar. Yerli ve yabancı sermaye sahipleri, ücretli kölesi olan işçiler enkaz altında can vermişken hırsla yeni pazar aramaya girişiyorlar. 

İnsana, doğaya yaşama dair ne varsa düşmanca saldırıyorlar. Kapitalizme karşı, insan ve doğa eksenli mücadele perspektifi gelişmedikçe yeni bir enkaz beklentisi tedirginliği ile insanları baş başa bırakıyorlar. 

*akparti.org.tr/media/lqongisj/cskb_iklim_030622_tr-onay.pdf