Merkez Bankası’nın Ağustos 2022 dönemine ilişkin “Konut Fiyat Endeksi”ne göre; İzmir’de Ağustos ayında yıllık artış, yüzde 175.7 olurken ortalama m2 birim fiyatı da 17 bin 305 TL olarak kaydedildi.

Ülke genelinde de Ağustos 2022 döneminde de “Konut Fiyat Endeksi”ndeki artış; yüzde 184,6 oldu.

Bu arada; konut fiyatları Temmuz 2022’de aylık bazda yüzde 8, yıllık bazda ise yüzde 173.8 oranında artmıştı.

Türkiye’de bir konutun m2 birim fiyatı Ağustos 2022’de 15 bin 76 TL’ye yükseldi.

Böylece 100 m2 bir evin ülke genelindeki ortalama fiyatı 1,5 milyon TL’yi aştı.

Temmuz 2022’de ise, ülke genelinde ortalama m2 birim fiyatı 13 bin 936, 100 m2’lik bir evin fiyatı da 1 milyon 396 bin 600 TL olmuştu.

Konut fiyatlarında ve kiralardaki önlenemeyen bu “anormal” artış; sadece ekonomik değil; aynı zamanda da ciddi bir sosyal problem olarak önümüzde durmaktadır.

DOLAR GÜÇLENİYOR, MİLLİ PARAMIZ ZAYIFLIYOR

Yaşadığımız ekonomik süreç; doların güçlendiği milli paramızın zayıfladığı, dış borçların arttığı, ekonomiyle ilgili kurumların bağımsızlığını yitirdiği, pahallığın ve yoksulluğun yaygınlaştığı ve gelir dağılımı adaletsizliğinin sürdüğü bir süreç olarak değerlendiriliyor.

Bu bağlamda; Türkiye’nin güçlü bir ekonomiye, eleştirel basına, düşünce ve ifade özgürlüğüne, adil gelir dağılımı paylaşımına ve iyi bir demokrasiye ihtiyacı var.

Oysa; Türkiye, gelişmekte olan 18 ülke arasında ekonomisi “kırılgan” olan 5.’nci ülke.

Ayrıca; Türkiye, cari açığın milli gelire oranının yüzde 5.5 olduğu bir tabloyla 18 ülke arasında “olumsuz” bir konumda.

Türkiye; kamu borcunda yüzde 60’a yaklaşan döviz payıyla ve reel sektör borçları için de yüzde 50’yi aşan payla “olumsuz” bir görüntü veriyor.

Böylece; rezerv düşüklüğü, döviz cinsi borçların yüksekliği Türkiye ekonomisini “kırılgan” yapan faktörler arasında başı çekiyor.

Diyebiliriz ki; yüksek cari açık, yüksek döviz borcu, düşük döviz rezervi problemi çözülmeden sürdürülebilir ekonomik tablonun oluşması; olası gözükmüyor.

Öte yandan; gelir dağılımı paylaşımında “adil” olmayan bir tablo var.

Nüfusun yüzde 10’u milli gelirin yüzde 70’ini, nüfusun yüzde 90’ı da milli gelirin yüzde 30’unu alıyor.

Milli gelir dağılımındaki “adaletsiz” bu tablo da; sürdürülebilir değildir.

Sonuç olarak: Dolar güçleniyor, milli paramız zayıflıyor, dış borçlar artıyor, Ekonomiyle ilgili kurumlar bağımsızlığını yitiriyor, pahalılık ve yoksulluk yaygınlaşıyor, gelir dağılımı adaletsizliği sürüyor.

Bu ekonomik ve sosyal tablo, sürdürülebilir değildir.