Mahsa Amini’nin İran güvenlik güçlerince başörtüsünü düzgün takmadığı gerekçesiyle gözaltına alınması ve gözaltındayken hayatını kaybetmesi bütün ülkeyi ayağa kaldırdı. 80’i aşkın kentte yapılan gösteriler esnasında onlarca kişi hayatını kaybetti ve yüzlercesi tutuklandı. Kentimiz İzmir’de de İran halkıyla dayanışma eylemleri düzenlendi.  

“İran’da durum ne?” sorusuna cevap bulmak üzere hatırı sayılır bir çevre tarafından da takip edilen İranlı iki sanatçı arkadaşımla olayları değerlendirmek üzere sohbet ettik. Sizlere bu haftaki köşemde İran’da yaşanan olayları, İran’ın iki kıymetli sanatçısının gözünden aktarmaya çalışacağım.

İran’da yaşanan gelişmelerin tarihi seyri içerisinde ele alınmadan anlaşılmayacağını dile getiren arkadaşlarım isimlerinin verilmesini de riskli bularak “bu isteğimiz bile aslında birçok sorunun cevabı” diyor. Lafı çok uzatmayalım, yazımızın uzun olması nedeniyle okuyucularımızdan sabır talep ederek İranlı sanatçıların ağzından son yaşanan olayların değerlendirmesini başlıklar altında sunuyorum.

“TOPLUMSAL BİR PATLAMA: AMİNİ EYLEMLERİ”

A.R. Bugün yaşanan olayları sadece Amini’nin ölümüne bağlamak çok sığ olacaktır diye düşünüyorum. Karı, koca boşanması bile buna iyi bir örnek,17 sene birlikte olan bir çift ayrılırken “ben çocuk istemiyorum” gibi bir bahane öne sürerek boşanabiliyor. 17 yıl boyunca yaşanan fiziksel, psikolojik ve ekonomik şiddet çoğu kez göz ardı ediliyor ne yazık ki… Ayrılık aşamasında söylenen her şey aslında 17 yılın bahanesidir. Şimdi İran halkı için Amini’nin yaşadığı üzücü olay da bir bahane. Bugün İran rejimi yurt içi ve yurt dışında birçok eylem düzenleyerek insanları öldürdü. Hiçbirinde böylesine olay olmamışken bu protestoların yaşanmasını elbette toplumsal bir patlama olarak görüyorum.
*Öncelikle, 2009 yılındaki protestoları hatırlatmak isterim. O dönemde yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki usulsüzlük iddialarını hatırlayacaksınız. 

Seçimleri dönemin Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad kazandı. Ancak reformcu adaylar Mir Hüseyin Musavi ve Mehdi Karrubi, oyların sayımında usulsüzlük yapıldığını öne sürmüştü. Bu kanunsuzluk karşısında o dönemde çok büyük eylemler başladı İran’da. Başkent Tahran olmak üzere yüzbinlerce kişinin katıldığı kitlesel eylemler düzenlendi. Hükümet buna karşılık önce polis ve daha sonra Devrim Muhafızlarının da içinde yer aldığı Besiç milis gücü üzerinden çok sert bir müdahalede bulundu. Haziran 2009'da başlayan ve 70'ten fazla kişi yaşamını yitirdiği olayların tamamen bastırılması 1 yıl gibi bir zaman aldı ve Şubat 2010'da ancak bastırıldı. Şaibeli bir seçim sonrasında yaşanan bu olayların akabinde ekonomik sorunların temel alındığı eylemler de gerçekleşti. Bugün yaşanan eylemler bu eylemlerden bağımsız düşünülemez. Şimdi, bitti sanılan İran halkının öfkesi çok üzücü bir olayla kendini yeniden gösterdi diyebilirim…

B.A İran’da bugün yaşanan olaylar sonrasında Şah rejimine dair güzellemeler yapılarak Şah’ın oğlunun iktidar olması noktasında bir cenaha çığırtkanlık yaptırılıyor. Ancak İranlılar daha kitlesel hareket edebilen bilinçli bir halk haline dönüştü. Bunu acılarımızla gerçekleştirdik. Biz budala değiliz. Ne mollaları ne de şahı istiyoruz. Biz gerçek bir demokrasi için mücadele veriyoruz. Ayrıca ABD ve Batı müdahalesine de İran halkının karnı tok. Çünkü biz Batı gerçeğini 80’li yıllarda yaşadığımız Irak Savaşı’nda çok iyi gördük. Almanların zehirli bombalarını kullanırken, çocuklarımız panzehir için yeniden Almanya’ya muhtaç kalıyordu. ABD ve Batı bu mevcut rejimde kılavuz olamaz. Mahsa Amini olayı bizim kendi dinamiklerimize ve yaşadığımız sisteme bakmamızı salık veriyor.

Şimdiki iktidar, bugün yaşanan eylemlerin “İsrail ve ABD”nin müdahalesi sonucu gerçekleştiğini öne sürüyor. Ama şunu belirtmeliyim ki ABD ve İsrail yalanları İran halkını artık etkilemiyor. Benim kanımca daha önceki eylemleri öngören rejim birtakım hazırlık yapıyor ve bastırıyordu. Ancak şimdi eylemleri öngöremediklerini anlıyoruz. Bugün eylemlerin 137 noktada olduğu tespit edildi. Rejimin gücü böylesi bir güce karşı koymakta çaresiz kaldı. Hatta duyuyor ve biliyoruz ki, hükümet komutanları, komutanlar da  hükümeti, “korkmayın, eylemler bitecek” diyerek sakinleştirmeye çalışıyor. Yönetenlerde ciddi bir korku ve endişe olmasa buna ne gerek var? 

A.R. Üniversitelerde öğrenciler ya okula gitmiyor ya da giderek kendisini kapatıyor. Kapatmak ve işgal etmek dışında bir şansları da yok. Çünkü dağılırlarsa rejim onlara işkence yapacak, idam edecek. Tek tek hepsinin alınacağını bilen öğrencilerin mücadelesi bir yana daha önce olmamış şeyler oluyor. Dekanların, akademisyenlerin istifa etmeye başladığı haberlerini alıyoruz. 

“İRAN YAKIN TARİHİNİN EN KİTLESEL, EN GENİŞ EYLEMİ”

B.A Eylemcilerin profilini incelediğimizde, alt kültürden yüksek kültüre birçok insanın bir araya geldiğini görüyoruz. Bu kalabalık kitlelere kadınların öncülük ediyor olması ise tarihi bir olay. Bir kamyoncuyla, bir profesör yan yana mücadele veriyor. Ülkenin dört bir yanına yayılan eylemlerde işçi, köylü, sanatçılar ve akademisyenler omuz omuza hareket ediyor. Mesela daha önce 2019 yılında benzine yapılan zamma karşı yapılan eylemlerde kadınlar neredeyse yoktu. Ama şimdi öyle değil tüm kesimler geleceğinin olmadığından emin ve bu durum karşısında birlikte mücadele etmeye kararlı.

A.R. İran halkını kimse aptal yerine koymasın. Örneğin halk daha önce bir rüşvet olayında “Ya bak şu komutan çok namuslu herkes öyle değil” diyerek kendini teskin edilebiliyordu ama bugün bir sistem sorunu olduğunu geniş kesimlerin kabul ettiğini görüyoruz. Kişilerin ahlaksızlığını kapatmak üzere kullanılan “temiz bürokrat” maskesi İran halkı için parçalandı. Halk sistemi tartışıyor. Eski veya bugünkü sistemin ileri demokraside yerinin olmadığını idrak etmiş durumda İran halkı artık gözlerini açtı. Bu okuma, aydınlanma ile açıklanamaz çünkü nice “bilim insanımız” ayda molla görüyordu. Bugünkü yaşadığımız protestolar kollektif bir aydınlanmanın göstergesidir.

REJİM DAHA GÜCÜNÜ GÖSTERMEDİ DENİLEREK KORKU SALINMAYA ÇALIŞILIYOR. 

B.A. Hastayım bahanelerini öne sürerek halkına kurşun sıkmak istemeyen ve bu yüzden de göreve gitmeyen askerlerin varlığından bahsediyoruz. Bugün halka korku salmak için, “Rejim daha gücünü göstermedi” deniliyor. Kim bu güç, ordu mu? Ordudakiler eylemcilerin akrabası, eşi, dostu değil mi? Mesela İran, Taliban gibi meselelere yüzeysel yaklaşmaz. Temelde tüm dünyayı İslam şemsiyesinde toplayacağını propaganda ederek halkı manipüle etme yoluna giden İran rejimi dışardaki imajının sarsılmaması için kendi halkına bomba atmaktan çekindi. Bir süre interneti yasaklayan rejimin bu yasağa son vermesinde de yine çizmek istediği imajın etkili olduğu görüyoruz. 

“SINIRSIZ BİR CESARET: İRANLI KADINLAR!”

A.R. İran’da hatta Ortadoğu’da devrim olacaksa erkekler yapacak bakışını İranlı kadınlar yerle bir etti. Ekonomik veya başka sebeplerle daha önce yapılan eylemlerde olmayan kadınlarda tek bir güç var o da: sınırsız bir cesaret! 

*Ama biz sanatçılar olarak, sanatın halkın eylemlerindeki yerini bulduğu kanaatindeyiz. Muhafazakâr olarak bildiğimiz sanatçılar bile bu hazin olay karşısında tepki göstermeye başladı. İran halkı şiir ve edebiyatıyla en önemlisi de neşesiyle dünyaya nam salmıştır. Kadınların müzikleriyle, danslarıyla bu mücadelede yer alıyor olması sanatın önemini bir kez daha ortaya koyuyor. Şimdi kadınlar dansıyla, sazıyla, sözüyle mücadelenin tam da merkezinde kadim İran’da olduğu gibi…

B.A. Bu olaylar karşısında Azeriler, Türkler ve Kürtler gibi diğer halklar arasında ciddi bir birliktelik sağlandı. Bu eylemlerin daha önce yapılan eylemlerden farkı ise en geniş birlikteliği sağlamış olması… En muhafazakâr kentlerde örneğin Meşhed gibi bölgelerde dahi eylemlerin yapılıyor olması bizler için umut verici. Bu protestoları hem kitlesel açıdan hem de kitlelerin renkliliği ve çeşitliliği açısından değerlendirirsek İran’da gerçekleşen son yılların en büyük eylem hareketidir diyebilirim.

“SESSİZ PROTESTODAN ÇIĞLIĞA”

A.R. 88 yılında sessizlik protestosu olmuştu. 2 milyon kişi yürümüştü. Hükümet bunu anlamadı. O sessizlik bugün çığlığa dönüştü diyebiliriz. Bugün İran halkı sadece sokağa çıkarak cesaretini göstermiyor aynı zamanda, “Rejim ortadan kalkarsa Suriye gibi daha kötü olursunuz, ekmek dahi bulamazsınız” gibi söylemlerle gerçekleştirilmek istenen korku seline karşı da dik duruşunu göstermiş durumda…

*14 yıl uygulanan ağır ekonomik ambargo, İran halkını dayanamayacağı noktaya getirdi. Anlaşılması için söylüyorum böylesi ambargoya sizin ülkeniz maruz bırakılsa 2 ayda iflas edersiniz. İktisat bilimine uygun olmayan kararlar, rüşvet ağları, petrolü 3’te 1 fiyata satmakla memleketin satılması gibi tüm faktörler düz bir çizgide birleşti. İnanılır gibi değil ama bunca yıl İran halkı bu yalanlarla kandırılmaya çalışıldı. 

“BİR ŞİFRE: SOSYAL ÖZGÜRLÜK”

B.A. İran halkı her anlamda çok yoruldu. Sadece ülkedeki halk değil farklı sebeplerle ülkesini terk eden yurttaşlarımız da uluslararası arenada kendisini itibarsız hissediyor. Sosyal özgürlükler konusundan en kötü ülkelerden biriyiz. Sosyal özgürlük bu eylemlerin şifresidir. İran halkı bu baskı ve kurullara daha fazla dayanamadı. Özellikle genç nesiller sosyal medyada diğer halkların yaşamlarını görüyor ve kendi yaşamını kıyaslıyorlar, eğitimli göçünde en ileri ülkelerden biri olmamızın altında da bu yatıyor. Genç nesil hayatına müdahaleyi artık kabul etmiyor ve bundan sonra kabullenmesini beklemek saflık olacaktır. 

* Daha önce yapılan eylemlerde İranlı başkanlara yönelik söylemlerin bugün doğrudan lidere yönelik sloganlara dönüştüğüne şahit oluyoruz. Daha önceleri rehbere karşı çıkan insanlar öldürülüyor, bu insanlar çeşitli işkencelere maruz bırakılıyordu. Bu durum göz önünde bulundurulursa bugün doğrudan lidere söz söylemenin büyük bir cesaret örneği olduğunu söylemek yanlış olmaz. Artık halk, sistemin ortağı rejimin kökten değişmesi gerektiğini yönünde ortak bir fikre sahip.  Bu protestolar, sosyal özgürlükler temelinde tüm sisteme karşı yapılmış bir eylemdir.

*Daha önceki yıllarda İran’ın gerçek muhalif sesi yurt dışında yaşayan İranlı yurttaşlardı. İran’da yaşayan muhalifler ise muhafazakâr soslu bir dil kullanmaya özen gösteriyordu.  Çok açık konuşamıyorlardı bugün o kişiler çok cesur bir rol alıyor. Yurt dışında söylenenler, yurt içinde ete, kemiğe bürünüyor. Futbolcumuz Ali Kerimi’nin sosyal medyasında yaptığı kınama açıklamaları çok büyük ses getirdi. Bunun üzerine sanatçılar da daha açık konuşmaya başladı. Biz artık şunu söyleyebiliriz. Er ya da geç bu rejim devrilecek. Gerçek bir demokrasi ve özgürlük ortamı sağlayana dek mücadelemiz devam edecek.