Kendimi bildim bileli, akşam evde televizyonu açıp, haberleri izlemeye ve ülkede neler olup bittiğini anlamaya çalıştığımda, televizyon ekranında beliren ve geri geri gelen bir kamyon kasasını yavaş yavaş kaldırır, Türkiye’nin bütün sorunlarını odanın ortasına döker. Bunu, karşıt görüşlü siyasetçilerin yer aldığı bir tartışma programı izler. Bu programda sesler yükselir, karşılıklı suçlamalar yoğunlaşır, bir uzlaşma olmadan program biter. Televizyona artık akıllı telefonlar da eklendi. Onlar aracılığıyla artık bir zamanlar akşamdan akşama evin salonunda karşılaştığınız sorunlar, tartışmalar, iddialar, ifşalar cebinizde. Sorunların çokluğu ve derinliği ister istemez insanda bir güçsüzlük ve bıkkınlık duygusu uyandırıyor.

Sorunların siyasi boyutları olsa da çoğunun çok önemli teknik ve hukuki boyutları var. Bunların çözümü kaliteli devlet adamlarının, uzman ve bürokratların iş başında olmasını gerektiriyor. Seçimlerin önemi işte bu noktada başlıyor.

Kimin yöneteceğine sen karar ver

Türkiye insan kaynağı kalitesi bakımından belirli bir eşiği aşmış bir ülke. Problemlerine çözüm getirebilecek bir tepe yönetimi, tepe yönetiminin de çözümlere ulaşmayı sağlayacak teknik bir kadroyu oluşturabilmesi mümkün. Bununla birlikte, Türkiye’de siyaset böyle işlemiyor. Siyaset Türkiye’yi yönetebilecek en iyi kadroyu yönetime getiremiyor. Siyasi partilerin kontrolü liderlerinin ya da yetkinlikleri çok kısıtlı grupların eline geçebiliyor. Yetkinlik düzeyleri daha yüksek olanlar siyasetten uzak duruyor ya da siyasete girmiş olsalar bile zaman içinde tasfiye olabiliyorlar. En gelişmiş demokrasilere sahip ülkelerde bile bu türden sorunlara rastlanabiliyor ama son yıllarda Türkiye’de kantarın topuzu kaçtı. Türkiye geçmişte çok kötü politikacılar ve kadrolaşmalar görmüştü ama siyasetin sorumlu mevkilere son yıllardaki kadar sınırlı vizyona sahip kişileri getirdiği görülmemişti.

Yine de oy verme hakkı elimizdeki önemli bir güç. Bunu iyi değerlendirmek zorundayız. Önümüzdeki seçeneklerin en iyisine oy vererek her şeyin, en azından şimdikinden çok daha güzel olmasını sağlayabileceğine inandığımız kişileri desteklemek durumundayız. Bir oyla bir şeyin değişmeyeceğini düşünmek çok yanlış olabilir. 2019 İstanbul Belediye Başkanlığı seçimlerinde İmamoğlu – Binali Yıldırım yarışını İmamoğlu birkaç bin oy farkla kazanmıştı. O gece bir oyun değeri neredeyse bin oy gibiydi.

Oy vermek sadece bir vatandaşlık görevi değil, aynı zamanda sizin sesinizi duyurmanıza olanak sağlayan çok önemli bir araç. Böyle bir ayrıcalığı neden kullanmayasınız ki? Seçim, yıllarca televizyonun veya cep telefonunun başında başkalarının ülkeyi çekip çevirip, ödediği vergileri harcarken yaptıkları hataları izlemekten yorulan insanlara işlerin daha iyi yürümesine katkı sağlamaları için verilen bir hak. Evet, seçimlerin sizin değer verdiğiniz pek çok konuyla yakından ilgisi var. Adalet, huzur, kardeşlik, eşitlik, özgürlük bunların en önemlileri. Türkiye’nin içinde bulunduğu şartlar özellikle gençler ve kadınların sandık başına gitmesinin önemini artırıyor. Bu seçim onlar için hayati öneme sahip.

Oyunuzu kullanmanız, Türkiye’yi, ailenizi, arkadaşlarınızı, komşularınızı sevdiğinizi, onlara sahip çıktığınızı gösteren çok önemli bir kanıt. İyi insanların oy kullanması kötü siyasetçilerin ya da kötü liderlerin önündeki en önemli engel. O nedenle bu Pazar günü iyi olanı seçelim, her şeyin daha güzel olabileceği bir geleceğin kapısını aralayalım.