Gündem çok; 2019, Kanal İstanbul mu, yerli otomobil mi, asgari ücret mi derken bitiyor.

Gündem yok; 2019 yine tartışmasız bitiyor, sonuçsuz bitiyor, sadece bitiyor.

İki seçenek arasına indirgenmiş ve tartışıl(a)mamış her olgunun biteviye kısır döngüsünde sona eriyor.

Tekrar söylemek gerekli; İkili seçenekler, politik ölümdür, tekliğin doğuşu için yapılan bir fedadır.

Tekrar söylemek gerekli; dayatılan her ikili seçim, tiranlıktan önceki son duraktır, kim dayatırsa dayatsın.

Çok ve yok bir arada duruyor karşımızda, var hem de çok, yok hem de hiç yok.

Son haftanın üç önemli gündemi hiçbir tartışmaya konu olamadı, olmadı.

Örneğin Kanal İstanbul, bilimsel açılardan tartışıldı mı, sosyolojik açıdan, çevre etkileri açısından, insan açısından, jeopolitik açıdan, hukuk açısından?

Tartışılmadı; Karadeniz’in 1000 yıl içinde patlayabileceği olasılığını söyleyen akademik görüşleri saymazsak.

“Yapacağız!” veya “Yapamazsınız!” bir konuyu tartışmak değildir, hükmedenin, eni sonu yapacağının temel atma törenidir olsa olsa.

Örneğin, yerli otomobil, ekonomik göstergeler, sürdürülebilirlik, dünya pazarı açısından, insan açısından, hedeflenen amaç açısından tartışıldı mı?

Tartışılmadı; mükemmel olmuş, yapamazsınız diyenlere kapak olsun diyen sosyal medya görüşlerini saymazsak.

Oysa ki, otomobilin yaygın satış ağı, servis ve yedek parça ağı, satış sürdürülebilirliği en azından konu edilebilirdi ama olmadı.

Örneğin asgari ücret, adı üstünde, soruldu mu bir asgari ücretliye, soruldu mu emek örgütlerine, iki kişi televizyon ekranına geçip de konunun bütün yönlerini etraflıca tartıştı mı?

Olmadı, açlık sınırının altında yaşamanın ne demek olduğunu bilenlerin dahi sesleri duyulmaksızın bir uğultunun içinde kayboldu gitti.

Tartışmadık, neyinize yetmiyor diyerek günlük simit hesabı yapanları saymazsak.

Aslında uzun süredir tartışamıyoruz. Uzun süredir sunulan ikili seçeneklerin, elimizdeki tüm seçenekler olduğu söyleniyor bize ve tercih yapmamız isteniyor.

Evet mi hayır mı, anayasayı değiştiriyoruz ona göre, başkan seçiyoruz finale iki kişi kalacak birisini seçeceksiniz ona göre; sunulu seçenekler arasından tercih yapma zorunluluğunu sindiriyoruz içimize.

Tartışılmadığı zaman, konuşulmadığı zaman, düşünülmez de. Düşünülür de, insanın içinde patlayan ifadeye dönüşmemiş bir kişisel kaostur o.

Tartışamamak, konuşamamak, iki seçenek arasından seçim yapmak zorunda kalmak, nedenleri, sonuçları ortaya koyamamak yorar insanı.

Sonucunu bildiğine bir kelam itirazdan öteye gidememek, sadece itiraz etmenin yetersizliği yorar insanı, bıktırır ve vazgeçirebilir.

2020, insanlarımız için robot çağının başlangıcı olabilir mi? İlkel yapay zekanın? Hani ikilikler içinden birini seçmek için programlanmış yapay zekanın?

Tartışmak yok, iki seçenek var, lütfen birini seçiniz.

Düşünmek, konuşabilmek, tartışabilmek yüksek sesle ve şiir okuyabilmek, şimdilik iki seçenekten daha fazla.

“Öğrendim ki...

Kahraman dediğimiz insanlar

Bir şey yapılması gerektiğinde

Yapılması gerekeni

Şartlar ne olursa olsun yapanlar.

Öğrendim ki...

Şartlar ve olaylar,

Kim olduğumuzu etkilemiş olabilir.

Ama ne olduğumuzdan kendimiz sorumluyuz.

Öğrendim ki...

İki kişi münakaşa ediyorsa,

Bu birbirlerini sevmedikleri anlamına gelmez.

Etmemeleri de sevdikleri anlamına gelmez.

Öğrendim ki...

Her problem kendi içinde bir fırsat saklar.

Ve problem, fırsatın yanında cüce kalır.”[1]

[1] Ataol Behramoğlu, Öğrendim ki