Sanatçı toplumun aynasıdır. Onun sanatını takip eden halk, onda kendini ve yaşadıklarını ne kadar çok görürse o kadar çok sevilir. Bazı sanatçıların ölümünden yıllar geçse de sevilmesinin ana nedeni budur. Türkiye'de sanatçı olmak; dün zordu, bugün de zor. Sanatçı, adaletsizliğin karşısında, halk ve kamu yararını hep önde tutan kişidir. Bu sanatçı olmanın ön koşuludur. Bu koşulu yerine getirenlerin adı Tarık Akan oluyor, Yılmaz Güney oluyor, Cüneyt Arkın oluyor. Kısacası halkın adamı, halkın sanatçısı oluyorsunuz. Fatma Girik vefat ettiğinde, toplumun ona olan sevgisini canlı görmüş tanık olmuştuk. Türkiye o Yeşilçam kuşağını hep farklı sevdi. Adile Naşitler, Münir Özkullar, Türkan Şoraylar halk gibi oldukları ve yaşadıkları için efsane oldular, gönüllere girdiler. Hepsinde ortak olan değerler kibirsiz halk sevgisi, katıksız Cumhuriyet ve Atatürk aşkıydı. Cüneyt Arkın, bu üç sevgiyi hayatı boyunca yaşadı ve bunu birçok kez anlatarak gençlere yol gösterdi.  

KARA MURAT VE MALKOÇOĞLU!

Ben çocukluğumda mahalle arasında oynarken hep Kara Murat olmak istemişimdir. Bazen de Dünyayı Kurtaran Adam. Bu karakterlere can veren Cüneyt Arkın hep kötüleri haklıyordu. İyilik peşinde koşuyor, bizi güzelliğin ne olduğunu kötülerin dilinden konuşarak anlatıyordu. Dövüyordu, kırıyordu, kılıçtan geçiriyordu, kan akıtıyordu ama. Başka türlü kötülük nasıl yok edilebilirdi? İşte Cüneyt Arkın, başka türlü kötülük nasıl yok edilir, bunu yaşarken bizlere gösterdi. Cahilliğin üzerine gitti. Eğitimin önemini anlatmak için Türkiye'yi karış karış gezdi. Uyuşturucu ve alkole karşı büyük savaş açtı. Uyuşturucunun kötülüklerini bıkmadan usanmadan anlattı. Cüneyt Arkın olmak böyle bir şeydi. O da Cüneyt Arkın gibi davrandı hayatı boyunca. Herkes Cüneyt Arkın'ı çok iyi bir oyuncu olarak tanır. O iyi bir eş, iyi bir aile babası, iyi bir yurttaş olmanın onuruyla göç etti bu dünyadan. 40 yılda 400 film yapmış. Ben Tarık Akan ile oynadığı Madenci filminde rolünü hiç unutmam. Türk Halkı da unutmayacak. Fatma Girik'in ardından unutulmazlar listesine yüce bir değeri daha yazmış olduk.  

Son cümle: "Cüneyt Arkın Eskişehirli bir doktordu. 85 yaşında aramızdan ayrılırken; bize nasıl yaşamamızı gösteren yüzlerce örnek bıraktı. Saygı ve rahmetle..."