(Okuduklarımdan altını çizdiklerimi paylaşmak istedim bu hafta. Paylaşınca daha bir anlamlı olduğundan belki de…)

“Modern yazarlarıyla, okuduğuna ve yazarına kuşkulu bakan bilgiç eleştirmeniyle, edebiyat değil de kitapseveriyle, yayınevi lobicileriyle, edebiyatın her şeyden ama her şeyden üstün olduğunu savunan vaizcileriyle ve edebiyatçı grupların kulüpçüleriyle oluşan edebiyat entelijansiyası, gerçek yazarın, hiçbir zaman içinde var olmayacağı bir ağdır; gerçek edebilik için bir tuzak halidir bu çünkü. Yazar, yazısının bağımsızlığı ve özgürlüğü adına kendini hiçleştirmeye yönelik bir yolculuğa bile çıkabilir; yeter ki onu ticarileştirecek, önemli kılacak bir ağdan kendini kurtarabilsin ve değerli edebi eserler üretebilsin.” Pakize Barışta (K dergisi Sayı: 51) 

“Borges, ziyaretçilerine Kipling’in kütüphanesinde (Borges görmüştü bu kütüphaneyi) garip bir şekilde daha çok edebiyat dışı kitapların bulunduğunu, Asya ve özellikle Hindistan ile ilgili tarih ve gezi kitaplarının yer aldığını anlatırdı. Kipling’in başka yazar ve şairlerinin yapıtlarına gereksinim duymadığı, kendi yazdıklarının ona yettiği sonucu çıkarmıştı Borges. Onun içinse durum tam da tersiydi: Kendini her şeyden önce bir okur olarak görüyordu ve çevresinde de bulunmasını istediği şey, başkalarının kitaplarıydı. (…) Borges için gerçeğin çekirdeği kitaplardaydı; kitap okumakta, kitap yazmakta, kitaplar hakkında konuşmaktaydı. (…) Moda olan edebiyat kuramlarına hiç tahammül edemezdi.” Alberto Manguel (Borges’in Evinde- YKY)  

“…çünkü hakiki bir entelektüel, her zaman özerk bir zihnin ceremesini çekmek, onun bedelini ahbap-çavuş birlikteliklerinden dışlanarak ödemek durumundadır. (...) özerk zihin, herhangi bir ideolojiye peşin hükümlerle bağlanmayı değil, ama bütün ideolojileri özümleme, kuşatarak içine alma ve hepsiyle bütünleşmeyi öngörür. (...) Ahmet Hamdi Tanpınar, zihin özerkliğinin hiçbir mânâ ifade etmediği hantal bir yarı-aydın zeminde, elbette kaale alınmayacaktı. Kendilerini önceden verilmiş formatlar içinde düşünmeye(!) alıştırmış bir sığ çevrede, Dünya bilincindeki yoğunlaşmayı çok önceden görebilmiş bir 'sahih' entelektüelin 'tutunamayanlardan' biri olmasına elbette şaşmamak gerekir." Hilmi Yavuz ( Budalalığın Keşfi, sf:44-45 Can Yayınları-2002)

“Her şeyi yazmaya çalışıyorum. Yazdıklarım, ne yazıktır ki, hafızasını kaybetmiş -veya kaybettirilmiş- insanlara hiçbir şey ifade etmeyecek. Mâzisi silinmiş ve mâzinin silinmesinden, tabuta konulup toprağa verilmesinden horon tepecek kadar hoşnut, başına gelen büyük felâketten daima habersiz bir toplumda, bu keşmekeşte, bu hercümerçte kime sesleneceğim? Çoğu defa, kelimelerim bir mana taşımayacak.”  Selim İleri – (Mel’un)