Bu köşede bir ay önce, “Muhalefet ve Rehavet” başlığıyla yazı kaleme alınmıştı.  İzmir Seyyar Satıcılar Derneği Başkanı Evren Laçin’in, “Pazara gidiyorum, sokak sokak geziyor tek adam rejimi kaybetsin diye çalışma sürdürüyorum. Alanda çalışma sürdürürken karşılaştığım tek siyasi parti AKP. Yüz yüze, isim isim hedefleyerek çalışma sürdürüyorlar. İzmir gibi bir yerde kimse beni yanlış anlamasın ama sokakta muhalefeti göremiyorum. CHP’de aday adayları kendi isminin yazılmasına göre seçim çalışmasına katılacak. Emek Özgürlük İttifakı baraj sorunu olmaması nedeniyle rahat hareket ediyor” gözlemini aktarmıştım. Yapılan tahmin ve tahliller önemli oranda yanıldı. Evren Laçin’in tahminleri-gözlemleri ise “halkın doğrudan göbeğinde yer alması”, “sokağın nabzını tutuyor olması” ile açıklanacak biçimde doğru çıktı. 

Şimdi seçimler ikinci tura kaldı. “Birinci turda ne eksik yapıldı, neden istenilen sonuçlar alınmadı” cevabını hızlıca aramalı ve refleks geliştirilmelidir. “Ne yapılmadı-eksik ve hatalar nelerdi” sorusuna cevap aramak, geçmişi kaşımak olarak anlaşılmamalıdır. Bu çaba “ne yapılmalı” sorusuna sağlıklı cevap almanın yöntemi olarak görülmelidir.

Neden ve nasıl rehavet yaşandı!

Köşe yazısının sınırları içerisinde olduğumuz hatırlatılarak, muhalefetin rehavete kapılmasına neden olan bazı tespitleri şöyle yineleyebiliriz:  

*Millet İttifakı içerisinde yer alan partilerin ve yöneticilerin seçim kazanılmadan; bakanlık, müdürlük planları için kolları sıvamış olması geniş kesimlerce de görüldü. Kararlılık olarak görülebilecek bu adımlar “kazanıyoruz” algısını güçlendirdi, bu durum ise rehavete neden oldu. “Tek adam gitsin”e odaklanmak yerine atılan bu adımlar samimiyetsiz görüldü.

*Adayların belirlenmesi; ittifak hukuku süreci de işaret edilerek, kulislere, Ankara gezilerine indirgendi. Millet İttifakı ve Yeşil Sol Parti “halkın geniş kesimleri ne diyor?”, “heyecanı güçlendirecek, halkı harekete geçirecek adaylar kim olabilir” sorusuna sağlıklı cevap aramak yerine, merkezi düzeyde yaşanan tartışmalar çerçevesinde karar verdi. Halkın ihtiyaç ve talepleri göz ardı edildi.

*Örneğin İzmir’de, “AKP’nin halk desteğinin gerileyerek dibi gördüğü, o nedenle AKP tabanı yerine muhalefetin kendi arasında rekabete yönelmesi” gereği üzerine tespitler yapılmıştı. CHP, TİP, YSP, İYİP birbirinin tabanına veya tartışmalara kilitlendi. Cumhur İttifakı’nın birebir örgütlenmesi küçümsendi, Cumhur İttifakı’nın güçlü olduğu ilçelerde, muhalefet planlı çalışmalar gerçekleştirmedi. Örneğin, Kılıçdaroğlu Gönüllüleri’nin “Cumhur İttifakı tabanına yönelmesi” gibi genişleme çabası sadece İzmir’de değil, Türkiye genelinde de küçümsendi.

*Kararsız seçmen profilinin hızla değişen yapısı göz önünde bulundurulmadan, “AKP’ye vermiyorlar o halde en güçlü olana yönelecekler” tespiti ile Millet İttifakı kolaycılığa düşerken; Emek, Özgürlük İttifakı barajı geçiyor olmanın verdiği rehavetle, bire bir çalışmaya yönelişte yeterli çabayı gösteremedi. Gençlik içerisinde çalışmada yaşanan zayıflıklar görülmüş oldu.

*İşçiler, kadınlar, gençlerle öbek öbek sokağın nabzını tutan tartışmalar yeterince yapılmadı. A sosyalist hareketi, B sosyalist partiyle enerji tüketirken, örneğin işçilere seslenme, onların duygu ve düşüncelerini anlama ona uygun propaganda ve ajitasyon çalışması yeterince gerçekleştirilmedi veya çok sınırlı kaldı.  

*Tek adam rejimine konsolide olmuş işçi ve emekçiler içerisinde teşhir çalışması sürdürmek yerine, sosyal medyada ağıza alınmayacak ifadelerle tartışma sürdürüldü. TOGG gibi “milli duygular” uyandıran hamlelerin ideolojik alanda mücadelesi küçümsendi, “soğanla” sınırlı söylemle politik-ideolojik teşhir ötelendi. Anti emperyalizm tartışmaları ve “ruh hali”, “Avrupa bizi kıskanıyor” gibi bayat, ruh halini anlamayan, “dalga” geçen biçimlerle kovuşturulmaya çalıştırıldı.

Şimdi ne yapmalı?

*İşçilerin, gençlerin, kadınların ve tüm ezilenlerin tam ortasında yaşamak, süreci birlikte örgütlemek, sokağı, fabrikaları bir an olsun boş bırakmamak. Koruma ordusu arasında, yöneticilerin ortasında kalmamak; el sıkmak, kucaklaşmak ve geçmişi en sade biçimde anlatırken geleceğe dair umut vermek. Samimi olmak!

*Sendikaların, demokratik kitle örgütlerinin üyelerinin sahaya inmesi için zorlamak. Halkın talepler etrafında seçime katılması için halka giden değil, halkın sürece katıldığı hattı örgütlemek.

*İl, ilçe, mahalle, sokak sokak plan yaparak en başarılı sonucu almak üzere ittifakın zenginliğinden yararlanmak.

*Geniş halk kesimlerinde geleceksizlik, istikrarsızlık, başarısızlık gibi çekince ve korkuları görmek ve ona göre hareket etmek.

*Muhalefet içerisinde küslük yaratacak en küçük tartışmadan kaçınmak.

*Oy kullanmayan çevrelere seslenmek. Seferberlik ruh haliyle hareket etmek. Cumhur İttifakı’na yedeklenmiş işçi ve emekçilere karşı bir dil yerine “nedenlerini anlamak” ve kazanmakta ısrar etmek.

* “Aman sokağa çıkmayın” uyarıları yerine halkın reflekslerine güvenmek, coşkulu bir dönem geçirmek.

Kısa zamanda bu adımlar atılabilirse, umut vardır, olmalıdır. Tek adam rejimi zayıflamıştır, ikinci turda yenilmemesi için hiçbir neden yoktur.