Yanlış hatırlamıyorsam İzmir’e gelip yerleşmesi 90’lı yılların hemen başındaydı. Şiire o kadar çok gönül vermişti ki İzmir’de mukim şairleri araştırıp tespit etmiş, o çevreleri yakından tanımak için olağanüstü bir gayret sarf etmişti. Sanırım sonunda içinde benim de bulunduğum edebiyatçı tayfasını kendine daha yakın bulmuştu. Bizi birkaç kez yakın zamanlarda müfettişliğini yaptığı bir bankanın lokalinde düzenlediği yemekli toplantıda ağırladı. Sürekli sorduğu, öğrenmek için can attığı o hali dün gibi aklımda. Bazen abartılı bulduğum bir alçakgönüllülükle kendisini şiirin sığ kıyılarında olmakla tarif ediyordu. Doğrusunu söylemek gerekirse ben, bir süre sonra yorulacağını, sürekli birbirlerinin kuyularını kazmakla meşgul edebiyat çevrelerinden soğuyacağını düşündüm.

Öyle yapmadı. Israr etti. Yazmayı, yazdıklarını kendine yakın bulduğu kişilerle paylaşmayı inatla sürdürdü. Kendi adıma ben daha o zaman “Bu adam şair olur” dedim. Çünkü ancak gerçekten isteyenler bu kadar ısrar ve inat ederler.

Şiirden anlamam. Öyleyken birkaç kez biraz da mahsusçuktan eleştirdim yazdıklarını. Bunlar bana hitap eden şiirler değil, filan dedim. Bir keresinde bana, şiirlerini ilk önce sabahın erken saatlerinde balkonuna gelen güvercinlere kumrulara filan okuduğunu, ama ilerleyen zamanda o ‘zavallı’ların sanki “Yeter artık Mazhar!” diyerek onu terk ettiklerini söyledi. Çok eğlendik, çok güldük tabii. Mazhar Alphan’ı kuşlar bile caydıramadı, bugün artık şiirleri birçok edebiyat dergisinde yayımlanıyor, kitapları çıkıyor.

Hatırlayanınız olacak mı bakalım. Aslen Milaslı olan dünya tatlısı bir öğretmen şairimiz daha vardı: Nahit Ulvi Akgün! Hani şu çok bilinen “Birisi” adlı şiirin şairi…

Bir şey var aramızda

Senin bakışından belli

Benim yanan yüzümden

Dalıveriyoruz arada bir

İkimiz de aynı şeyi düşünüyoruz belki

Gülüşerek başlıyoruz söze

Bir şey var aramızda

Onu buldukça kaybediyoruz isteyerek

Fakat ne kadar saklasak nafile

Bir şey var aramızda

Senin gözlerinde ışıldıyor

Benim dilimin ucunda

Alsancak’ın rüzgârlı caddelerinde güzelliklerin peşinde görürdünüz onu. 12 Kasım 1996’da aramızdan ayrıldı. Ne dersiniz, İzmir unuttu mu o güzel insanı? Hatırlayan var mı?