Seçim kazanı ısınmaya başladıkça, genelde Cumhurbaşkanı adaylarının kim olacağı ve yeni milletvekilleri listeleri konuşulurken, yerelde de ‘boşalacak koltuklar’ın yeni sahipleri kimler olur diye hesaplar yapılıyor.

Milletvekili olmak isteyenler, gönlünde yeni görevler olanlar da sahaya çıkmaya başladı.

Tüm bu süreçler, hayatın olağan akışı içerisinde…

İzmir yerel siyasetinin çokça konuştuğu konuların başında ise CHP İzmir İl Başkanı Deniz Yücel’in milletvekili olmak üzere istifa etmesi durumunda koltuğuna kimin oturacağı sorusu geliyor.

Birçok yerden şunu duydum: Deniz Yücel’e halefi hakkında soru sorulunca, “Benim tek kırmızı çizgim var, o da yerime gelecek kişinin Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’na ihanet etmemesi” cevabını veriyormuş.

Genel, ortalama ve kaçamak bir cevap olarak değerlendirilebilir.

Ben öyle okumadım.

Aksine; hesaplı, ne dediği çok belirgin bir açıklama olarak geldi bana.

***

Deniz Yücel’in halefi olarak ismi geçenler arasında, önceki dönem Bornova Belediye Başkanı Olgun Atila da var.

Hatta en çok onun ismi geçiyor.

Olgun Atila, önceki dönem İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun tabiri caizse prensi… Öyle ki; Kocaoğlu parti içerisinde güçlü kalsaydı, Atila’yı İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na taşıyabilirdi.

Aziz Kocaoğlu ise, Cumhuriyet Halk Partisi’nde kartların yeniden karıştırıldığı ‘imza süreci’nin önderlerinden…

O süreçte Muharrem İnce’ye destek veren en güçlü isim…

O süreçte kimin ne pozisyon aldığı, CHP’nin ondan sonraki görevlendirmelerinin hemen hemen hepsinde belirleyici oldu.

Doğru bir yöntemdir ya da değildir, yoruma açık tabii ki ama… Hala siyasi figürlerin pozisyonları değerlendirilirken; başka birçok kritere bakıldığı gibi o süreçte nasıl pozisyon aldığına da bakılıyor.

İstisnalar kaideyi bozmasa da imza sürecinde Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nu ‘devirmek’ üzere harekete geçenlerin tamamına yakını, içindeki ‘Kılıçdaroğlu alerjisi’nden kurtulabilmiş değil.

‘Kılıçdaroğlu alerjisi’ dediğim şeyi anlayan anlamıştır muhtemelen, gerekirse önümüzdeki günlerde detaylandırırım.

Bu sadece bir tahmin… Deniz Yücel, yukarıdaki cümleyi kurduysa, bence o sürece işaret etmek istemiştir.

Hatta Olgun Atila’yı isteyenlerin bir kısmının ‘imza süreci’nde ne derece tutarlı durup durmadığını da hatırlamış ve hatırlatmak istemiş olabilir.

Deniz Yücel tam olarak böyle mi düşünmüştür? Kendisi açıklamadan bilmek mümkün değil.

Ancak şunu tahmin etmek zor değil: Kemal Kılıçdaroğlu, 20 yıllık fetret devrinin sona ereceğini umduğu, Cumhuriyet’in ikinci yüzyılının şekilleneceği seçimler öncesinde, içeriden ve dışarıdan türlü sabotajlara rağmen, iktidar değişikliği için kelle koltukta mücadele ediyorken; ne kendisi, ne genel merkez, ne Deniz Yücel, ne de Kemal Kılıçdaroğlu konusunda en net tavrı takınan Büyükşehir Belediye Başkanlarından biri olan Tunç Soyer; seçim sürecinde olası bir ‘alerji’ye müsaade etmez…

İddia ettiğim gibi ‘o süreç’ hala belirleyici bir kriterse, burada soru şudur: Olgun Atila ve Olgun Atila’yı öne çıkaranlar o dönem hangi pozisyonda durmuştur?

***

Kuşkusuz, ‘Olgun Atila neden olmaz?’ sorusunun tek cevabı da bu değildir. Devam yazıları ihtiyaç haline geldikçe, edindiğim verileri ve bilgileri sizlerle paylaşacağım.