Kolay değil, Türkiye'de yaşayıp akşama kadar haber okuyup umutlu olmak.

Her ne kadar çevreme umut aşılayıp, moral versem de bazen ben de düşüyorum bu çukura.

Dedim ya meslek icabı mecburen akşama kadar haber okuyorum. Bir bakıyorum peş peşe kadın cinayeti haberleri geliyor. Vay neymiş kadın boşanmak istemiş kocası da onu öldürmüş. Hep aynı hikaye. Evlenmek kadar boşanmak da normal oysa ki. Neden bunu kabullenmek bu kadar zor. Ayrılık da sevdadandı hani. Söz konusu ayrılık olunca neden erkeklerin gözü bu kadar dönüyor anlamıyorum.

Bir bakıyorum diğer yandan sokak çatışmaları haberleri geliyor. Adeta Teksas'a döndü ülke. Özellikle İzmir son günlerde iyice bozuldu. Anlamadığım bir başka nokta ise nasıl oluyor da insanlarda bu kadar silah olabiliyor? Sanki herkes pompalı tüfekle geziyor ülkede. Herkes canını sıkanı vuruyor. Yok trafik kavgası, yok yan baktın kavgası. Nasıl ya insanlar bu yüzden nasıl oluyor da birini öldürebiliyor. Nasıl bu kadar kolay silah sahibi olabiliyor? Hiç mi denetimi yok bunun? Off içim sıkılıyor.

Derken başlıyor siyaset haberleri. Şu yerel seçimler bitse de kurtulsak diyorum. Yok o mu aday olsun yok bu mu olsun. Biri şu aday olursa oy vermem diyor, öteki aday olmazsa sandığa gitmem diyor. Herkes kendi özel adayının peşinde. Bir de birbirlerine hakarete varan saydırmaları yok mu? Siyasetin de adabı kalmadı. Seçim öncesi herkes istediğini söylüyor, yalanlar havada uçuyor. Seçim sonrası "Siyaseten söyledik" diyip çekiliyorlar köşeye. Bu kadar kolay mı ya. İnsanlara iftira atmak... Siyaset bu kadar mı yerlerde artık. Daralıyorum...

Siyasetten kaçayım derken ekonomiye tosluyorum resmen. Yahu cidden bu emekliler, asgari ücretliler nasıl geçinecek hiç düşünen yok mu? Memur maaşları aldı başını gidiyor. Özel sektör çalışanları 5 diplomayı üst üste koysa, kazancı kamudaki çaycı maaşı kadar etmiyor. Boşuna mı okuduk diyorum kaç yıl. Emekli desen perişan durumda. Gıda fiyatları uçmuş, kiralar almış başını gitmiş. Emekli, asgari ücretli, özel sektör çalışanı, memur... hepsi aynı marketten alışveriş yapıyor, hepsi aynı kiraları ödüyor, hepsine aynı faturalar kesiliyor... Yani herkese aynı tarife uygulanırken maaşlar arasında nasıl bu kadar uçurum oluşuyor. Of kalbim sıkıştı bak yine.

Dünya haberlerine geçiyorum çıkar çatışmaları, savaşlar, ölümler... Çevreye bakayım diyorum ağaç katliamları, maden ocağı isyanları, kirlenen dereler, çöplüğe dönen denizler...

Çok mu zordu acaba diyorum. İnsanların barış içinde yaşadığı, herkesin eşit şartlarda bir hayatının olduğu, yemyeşil doğa içinde pırıl pırıl hayatlar kurmak. Çok mu zordu yani?...

İçim sıkılıyor. Hani yıllardır hep derler ya 'ıssız bir adaya düşsen yanına alacağın üç şey' diye. Ahh diyorum ya var mı öyle bir imkan. Sadece yanımda kitaplarla şöyle ıssız bir adaya düşsem mesela. Bari bir hafta ya. Hiç insan görmeden, sosyal medya linçlerine sinirlenmeden, siyasetten uzak, ekonomiden uzak, katliamlardan uzak. Oluyor mu öyle ya. Şöyle bir hafta...