Pembe panjurlu şirin küçük bir ev…

Masal tadında bir dünyanın, bir hayatın tasviri özellikle eski Türk filmlerinde böyle anlatılmış.
Ekonomik sorunlar, geçim sıkıntısı, hayal kırıklıkları ve yaşam kaygısı derken mutsuz insanlar her gün biraz daha artıyor…
İnsanlar her yerde mutsuz ve tahammülsüz durumda…
Bu sorunlar ile baş edebilmek için yoğun bir antidepresan kullanımı başladı…
Bu hafta yazım antidepresan mutluluğu üzerine…

Mutluluk birçok insanın peşinden koştuğu ama bir türlü elde edemediği duygu…
Mutluluğu nerde aradığımız ya da neyde aradığımızla mı alakalı bilmiyorum ama bir türlü mutlu olamıyoruz. Mutlu olmamızı da istemiyorlar bazen en yakınlarımız bile…
Biraz yüzün gülse ya da güler yüzlü biriysen somurtman için herkes elinden geleni yapıyor, toplulukta sırıtma diye sanırım…
Gülmenin ne kadar güzelleştirdiğini bilmemek bu sanırım belki de çocukluk kodları…
“Çok gülme ağlarsın, çok güldük bak bir şey olacak” gibi kodlar bizi yetiştiren bakım verenlerimizden öğrenip inandığımız tabular…
Aslında kimse kendini mutlu olmaya layık görmüyor olabilir mi?

Niye böyle? Kahkaha atmaya çekiniyoruz, utanıyoruz sanki mutlu olmaya…
Buraya yine geleceğim ama şimdi gelelim antidepresan mutluluğuna…

Yoğun strese maruz kalan vücut yıllar içinde artık sinyal vermeye başlıyor. Bazen bir hastalık bazen de nedensiz ağrılar ve o doktor bu hastane gezmeye başlar insan…
Ufak tefek bazı sıkıntılar çıksa bile büyük bir hastalık olmadığı anlaşılır ve “Bunlar psikolojik” der karşınızdaki uzman…
“Nasıl yani” dersin, “Ben bu ağrıları yaşıyorum, her sabah yorgun ve bitmiş kalkıyorum yataktan, aynaya baktığımda solgun yüzüm ve şişmiş gözlerimi görüyorum, bitmeyen baş ağrılarım var ve sırtım omuzlarım öyle ağrıyor ki…”

Benim yaşadığım bu ağrılar nasıl psikolojik olabilir?
Ne yazık ki psikolojik olabiliyor, hatta çok yüksek bir oran…
Bazen yaşadığımız olaylar bizi öyle bir hale getirir ki yaşam enerjinizin çekildiğini hissedersiniz, bir tükenmişlik, bir hiçlik duygusu sarar içinizi…

Çevremizde bulunan insanlar da çok önemli. Eğer enerji emen vampirler varsa ve siz durumun farkında değilseniz sizi sömürüp bıraktıkları zaman iş işten çoktan geçmiş olur…
Onlar sizin günden güne solmanızla mutlu olur ve mutsuzluğunuz ile beslenir, işin acı yanı bazen dostum arkadaşım dediniz insanlardır bunlar ya da iş yerinde üstün amirin belki mesai arkadaşın arkadaşların…

Günden güne içine çekilirsin, bir çiçek gibi solmaya başlarsın, her yeni gün bir öncekinden zor geçmeye başlar…
Dilimiz çok alıştı, kolayca depresyon diyebiliyoruz artık…

Bence bu dünyada iki tarz insan var; biri bu dünyaya ait olanlar biri de bu dünyaya ait olmayanlar…
Bu dünyaya ait olmayanlar için bu dünyada olmak çok zor, mutlu olsa bile elinden alınacak çünkü çevresinde vampirler var, enerjisini emmek için bekliyor…
Çaresiz kalıyor çünkü hayat devam etmek zorunda, o bir anne bir baba bir evlat ve devam edeceği bir yol var önünde, işte o zaman bir umut antidepresan giriyor hayatına…
Şu dönemde birçok insan bu ilaçları kullanıyor çünkü herkesin sorunu ortak;
Anksiyete, kaygı bozukluğu, panik atak, duygu durum bozukluğu, yaygın anksiyete ve benzeri birçok durum…
Temelinde ise toplumun beklentilerine göre yaşamaya çalışmak, kalıp içinde kalmak, sıradan gözükmek hiç ışığını yansıtmadan yaşamak…
Onaylanma gereği duyuyoruz ve hep bir topluluğa ait olma, bir aidiyet duygusu ile hareket ediyoruz…
Biz kendimiz olmaktan vazgeçtik…
“Bizi ne mutlu eder, ne yaparsam mutlu olurum, ben kimim” biz bunları unuttuk, önce her bir birey sonra toplum olarak hepimiz unuttuk…
Sanırım en iyi yaptığımız şey unutmak; sonunda kendimizi de unuttuk…
İNSAN OLMAYI UNUTTUK…