Muğla Milas'a bağlı İkizköy'de bulunan Akbelen Ormanı'nda, Limak Holding'in ağaçları katletmesine karşı yöre halkının ve desteğe gelen yurttaşların direnişi sürüyor. İki yıldır verilen mücadele ile sembolleşen Akbelen direnişini kırmak için AKP ve kar ortakları gözü karartmış durumda. Doğayı savunan köylülere, gazetecilere karşı ters kelepçeler, gözaltılar, biber gazı ve coplarla karşılık verildi.  

Direnişe devam eden köylüler ve yurttaşlar, “TBBM’de oturum ihtiyaç olan milletvekili sayısının onda birinin bile mücadelede bizimle birlikte olması devlet, Limak ortaklığı ile devam eden bu yok edişin önünde durmamızı sağlar. Tüm muhalefet partilerini, il, ilçe örgütleri ve tüm milletvekillerinin salt çoğunluk halinde konfor alanlarını terk ederek bizlerle birlikte gerekirse ağaçlara sarılarak, TOMA’ların önünde durarak bu yok edişe aktif eylemsellik ile dur demeye davet ediyoruz” açıklamasında bulundu.

Sıcakların arttığı bugünlerde farklı çevreler, “iklim krizi” üzerinden yaşamanın zorluklarına işaret eden açıklamalar yapıyor. Doğa üzerine yoğun tartışmanın yaşandığı bir dönemde doğa için direnen yurttaşlar, “konfor alanlarının terk edilerek” mücadele edilmesi gerektiğine işaret ediyor. Herkes doğa üzerine konuşuyor, doğanın korunmasının önemli olduğuna dair açıklamalar yapıyor. Bazıları gündelik yaşantısının sekteye uğraması üzerinden meseleyi ele alıyor bazıları hoş görünmek üzere! Ağaçları katleden Limak Holding bile “sağlıklı gezegen” sloganı ile çevreyi korumaktan, iyi bir gelecek kurmaktan söz edebiliyor. Ağaç kesmesi ve doğanın tahribatını örtmek için ağaçlar dikiyor, yeşerecek ormanlarla geleceğe hizmet ediyor! Enerji, sanayi, maden gibi alanlarda uyguladıkları politikalarla talan ve tahribatı artırırken diğer yandan da sebep oldukları ekolojik yıkımı perdelemek üzere “hava kirliliği ile mücadele, biyoçeşitliliğin korunması” diyebiliyor!
“Muslukları kısalım” diyerek su tüketimin yüzde onuna sahip olan yurttaşlara seslenenler, suyun yüzde doksanını tüketen sanayi kuruluşlarına “kısma” çağrısında bulunmuyor. Çevrecilik fidan dikmeye indirgeniyor, kapitalizmin tarım ve yaşam alanlarını sermayeye birikim sağlayacak bir metaya dönüştürmesinden söz edilmiyor. Herhalde kimse “biz doğayı sevmiyoruz, düşmanıyız” demeyecektir. Herkesten daha çok doğa üzerine laflar edecek bir de “memleket bizim” naraları atarak, dünyayı yok edişlerini örtmek isteyeceklerdir.

Artan sıcaklar, depremler gibi gelişmeler sonrasında çevre krizine dair burjuva siyasete bağlı çözüm önerileri boş temennilerden öteye geçmemektedir. Zira sorunu yaratan kapitalist üretim biçimidir ve bu üretim biçimi değişmeden küresel ısınmayı ve iklim değişikliğini durdurmak, doğa felâketlerinin önüne geçmek mümkün değildir. Anlaşılması gereken kapitalist sisteme bağlı kalarak doğa savunusunun mümkün olmadığıdır. Sermayenin ilksel birikiminin temelinde doğanın talan edilmesi vardır.

Kapitalizmin dizginlenemez kar hırsı ve daha çok üretme zorunluluğu, üretimi sağlayabilmek için hammadde, enerji, insan gücü, arazi gibi daha çok kaynak kullanması ile ekolojinin çöküşüne neden olmaktadır. Vahşi kapitalizmin sürdürdüğü çevreye yönelik saldırılar karşısında ortaya çıkan her mücadele önemlidir. Akbelen köylülerinin verdiği mücadele ile ortaya çıkan tablo göstermektedir ki söz konusu sermayenin büyümesi olunca kafalara coplar inmekte, biber gazlarıyla nefeslerimiz tıkanmak istenmektedir. Mücadelenin yönü “sermayeye karşı doğanın savunulması” şeklinde ilerlerse kalıcı başarılar ile sonuçlanacaktır. Aksi takdirde sermaye ve uzantılarına bağlı kalındıkça daha çok talan görülecek, yaşam alanlarımız yok edilecektir. Kimin gerçekten doğayı savunduğu, kimlerin paranın hizmetkarı olduğu böylesi dönemlerde çok daha iyi anlaşılacaktır.

Shakespeare Atinalı Timon’da ne demişti?
Altın! sarı, pırıl pırıl kıymetli altın.
Bunun bu kadarı karayı ak, çirkini güzel,
Eğriyi doğru, alçağı yüksek, ihtiyarı genç, korkağı yiğit eder.
… Ah tanrılar, neden bu? Bu nedir tanrılar?
Bu sizin rahiplerinizi, hizmetkarlarınızı yanınızdan kaçırır;
Güçlü kuvvetli adamların başı altından yastıklarını çekip alır.
Bu sarı köle din de kurar, din de bozar;
Lanetiyle hayır dua kazandırır.
Bembeyaz cüzzamlıya herkesi hayran bırakır.
Hırsızları mevki sahibi eder;
Senatoda yeri olan azalarla beraber,
Onlara da ünvan ve itibar verir.
Geçkin dullara bir kere daha koca bulduran budur.
… lanetlik…
insanlığın orta malı … maden.