“Of ya!”, “Hadi, memleket için hayırlısı olsun”, “Valla 15 Mayıs sabahını çok merak ediyorum”, “Güzel günler göreceğiz!”, “İkinci tur stresini kaldıramam”. “Şu adamı TV’de görmeye katlanamıyorum!” 14 Mayıs’a haftalar kala artık konuşulan konuların ağırlığını yaklaşan seçimler oluşturmaya başladı. İnsanlarla seçimler üzerine sohbet ederken çok farklı ruh halleri içinde oldukları açıkça görülüyor. Umut, endişe, merak, kızgınlık, gerginlik sohbetlere yansıyor. Diğer taraftan televizyonlardaki sert tonda politik tartışmalar, atışmalar, sokaklardaki afişler, mitingler, sosyal medya paylaşımları bir enformasyon bombardımanı oluşturuyor. Aileler içinde de farklı siyasi görüşlerin olması nedeniyle seçimlere doğru akrabalar arasında soğukluk veya tartışma yaşanması olasılığı artıyor. Seçimde görev alacaklar şimdiden hata yapmamaya kendilerini hazırlıyorlar, seçmenler ise oy pusulasına basacakları mührün rakip partiye bulaşması kaygısı gibi farklı huzursuzluklar yaşıyorlar. 

Vatandaşın üzerinde zaten kronikleşmiş stres kaynakları mevcut. Gergin siyasi ortam ve hayat pahalılığı bunların önde gelenlerinden. 6 Şubat Büyük Doğu Türkiye depremi ise katlanılması çok zor bir stres ortamı yarattı. Bunu takip eden birkaç ay içinde gerçekleşecek seçimi ise bazı çevreler hayat memat meselesi gibi görüyor bu da insanları daha da geriyor. Toplumun bir kesimi, temel hak ve özgürlükler, hukukun üstünlüğü, ekonomi politikaları açısından endişeliyken, diğer bir kesimi ise toplumun milli, manevi değerlerini kaybetmesinden, ülkenin bölüneceğinden endişeleniyor. Siyasal partilerin ve siyasetçilerin görevi, bir yandan birbirleri ile rekabet ederken, diğer yandan uzlaşarak, iş birliği yaparak bu endişeleri asgariye indirmek. Ama Türkiye’de siyaset böyle işlemiyor, endişeler azalacağı yerde artıyor. Taraflar birbirlerinin görüşlerini dinlemek istemiyor. Rakip siyasi lider(ler)in yüzünü görmek kişinin moralini aşağıya çekiyor, motivasyonunu bozuyor. 

Seçim Stres Bozukluğu

 Seçim stres bozukluğu kavramı, insan ilişkilerinin geliştirilmesine yönelik çalışmalar yapan Amerikalı psikoterapist Steven Stosny tarafından ortaya atılan bir kavram. Stosny, 2016 yılında ABD’de yapılan başkanlık seçimleri öncesinde hastalarının stres düzeyindeki artışı gördükten sonra, toplumda stres düzeyinin yükseldiğini gösteren diğer önemli işaretleri değerlendirerek bu kavramı ileri sürmüş. Stosny’ye göre bu stres bozukluğunun yarattığı en endişe verici boyut sadece rakip siyasal görüşlerle anlaşmazlık içinde olmak değil, onu aşağılamak. 

Seçimin yarattığı gerginliği kanıtlayan araştırmalar da var. Örneğin; Amerikan Psikoloji Derneğinin 2016 başkanlık seçiminden birkaç ay önce yaptığı bir araştırmada çalışanların dörtte biri yaklaşan seçimlere yönelik tartışmalar nedeni ile verimlerinin düştüğünü ve streslerinin arttığını ifade etti. Yine bu seçimden önce yapılan bir başka araştırma Amerikalıların yüzde 52’sinin yaklaşan başkanlık seçimini önemli bir stres kaynağı olarak gördüklerini ortaya koydu. Geçen Kasım ayında ABD’de gerçekleşen ara seçimlerden birkaç ay önce Amerikan Psikoloji Derneği’nin yaptırdığı bir araştırmaya göre ABD’li yetişkinlerin üçte ikisi yaklaşan seçimlerin önemli bir stres kaynağı olduğunu ifade etmiş. Bu stresten apolitik vatandaşlar bile paylarını almışlar. Durum ABD’de böyleyse, Türkiye gibi demokrasi geçmişi daha kısa, gelir seviyesi daha düşük bir ülkede yaklaşan bir seçimin halkı nasıl etkilediğini tahmin etmek güç değil. 

Psikologlara göre ortaya çıkan bu stres fiziksel konforumuzu da olumsuz etkiliyor. Seçim yaklaşırken ortaya çıkan mide bulantısı, iştahsızlıkta seçim stresinin rolü olabilir. Sürekli siyasi gelişmeleri düşünmek, takip etmek, TV ve telefondan uzaklaşamamak insanları asıl görevlerini yerine getirmekten alıkoyuyor. Uyku da mevcut stresten nasibini alıyor. Rahat ve derin bir uyku çekmek zorlaşıyor. Özellikle yatağa girmeden izlenilen ve son derece kırıcı konuşmaların yer aldığı siyasi tartışma programlarından sonra. Tüm bunlara her an parlamaya ve kavgaya yatkın bir ruh hali eşlik ediyor. Trafikte, markette kasa sırasında, iş yerinde çok ani ve sert çıkışların yapılabildiği görülüyor. 

Seçim stresi ile baş etmek için ne yapmalı?

Steven Stosny’ye göre ABD’de politika yeni yürümeye başlamış bir çocuğun beyni gibi çalışıyor. Yani kendisine odaklanmış, iç güdülerine göre davranan, suçlayan, aşırı basit düşünen ve “ben” ve “hayır” üzerinden düşünen bir yapı. Stosny, böyle davranmak yerine yetişkin beyninin devreye sokulması gerektiğini ifade ediyor. Öncelikle, başkalarını suçlamak yerine durumun nasıl iyileştirileceği üzerine düşünmek gerekiyor. Başka bakış açılarını anlamak, meselelerin karmaşıklığını takdir etmek, daha derin ve insancıl değerleri ön plana çıkarmak çok önemli. Ayrıca, başkasını değersizleştirerek kendimizi değerli kılmamız mümkün olamaz. 

Stresi yenebilmek için düşüncelerimizi, duygularımızı, hassasiyetlerimizi ve bizi çevreleyen ortamı daha dikkatli bir gözle değerlendirmeliyiz. Gerginliği artıran en önemli faktör güçsüzlük duygusu. Bu nedenle gücümüzü başarabileceğimiz şeyler üzerine odaklandırmalıyız. Genel olarak olumsuz duygular olumlu duyguları baskı altına almakta. Beynimiz olumsuz duygulara öncelik vermekte, kontrolü elden bıraktığımızda otomatik olarak olumsuzluğa kaymakta. Gönüllü çalışmalar güçsüzlük duygusunun yarattığı gerilimi azaltmakta çok etkili oluyor. Birilerine yardımınızın dokunması kendinizi iyi hissetmenize çok katkı sağlayacaktır.

Diğer yandan, haberleri belirli bir haber kanalından, belirlediğiniz zamanlarda izlemek daha sağlıklı bir davranış şekli olacaktır. Zaman zaman yürüyüş ve spor yapmak, sevdiğiniz insanlara, etkinliklere vakit ayırmak da sizi rahatlatacaktır. Yatağa gitmeden bir süre önce haber ve tartışma programlarını izlemeyi kesmek rahat bir uyku uyumayı kolaylaştıracaktır. Ayrıca, sık sık, seçimlerin ülkemizde yaşayan tüm vatandaşlarımıza huzur, refah ve mutluluk getirmesini dilemeyi de unutmayın.