Yurdum insanını her yönüyle seviyorum. Acısı acım, sevinci sevincim. Bir özelliği var ki, bardağın dolu değil boş tarafına bakması, yani sürekli söylenmesi. Tabi bu söylenmeleri, dikkatlice ve empati yaparak dinliyorsanız, içiniz daralabilir.

Halkın söylenmesini anlarım, zira derdini anlatırken biraz abartabilir. Ama partilileri anlamakta güçlük çekerim. Onlar sürekli parti yönetimlerinden şikayet ederler, karşı partilerden de öyle. Bir bakarsınız, durmadan şikayet ettikleri partilerinin üst yöneticileri geldiği zaman, karşılarında ilikleyecek düğme bulamazlar.

Bunu abartılı bulabilirsiniz belki ama, ağlamayana meme vermezler, esnafın iyisi on kez ağlar gibi halk deyişleri buradan çıkmıyor mu? 

Başarısız bir durumda, herkes kendine göre fatura kesiyor.  Aziz Nesin’in bilinen bir öyküsü var: Kedi niye maşayı yedi, diye. Bilmiyorsanız, bir Aziz Nesin yayını almak için vesile olsun.

Oysa, başarıda aynaya bakıp kendini güzel veya yakışıklı bulanlar, başarılı olamadıkları zaman neden başkalarına bakarlar ki?

14 Mayıs Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili Genel Seçimi sonuçlarına baktığımız zaman, herkes başka görüyor. Ülkede herkes futbol antrenörü, herkes başbakan, şimdilerde cumhurbaşkanı veya parti başkanı.

 Futbol maçı sonuçlandıktan sonra öyle yorumlar yapılıyor ki, sormayın. Her hafta, her gece birçok söz, oysa maç olmuş bitmiş. Oysa daha oynanacak maçlar var. Seçimler de öyle. 

Cumhurbaşkanlığı seçimi bitmedi ki! İlk tur, yani ilk devre oynandı. Ortada gol filan yok. 

İktidar yanlıları kendi hallerine ağlarken, Millet İttifakı yanlıları da kendi hallerine ağlıyor. Oysa iktidar partisi oy kaybına devam ediyor, Millet İttifakı ise, hiç olmadığı kadar güçlenmiş durumda.

Sözün özü, Millet İttifakı’ndan yana olanlar söylenmeyi bırakmalı. 

Üstelik, Erdoğan’a oy veren kitlelerin, yoksulların ve depremzedelerin neden bu tercihi yaptığını araştırmalı, ona göre propaganda yöntemi geliştirmeli. 

Cumhuriyet Mitinglerinden, Gezi Direnişlerinden, Adalet Yürüyüşlerinden gelerek, Millet İttifakı ile şekillenen “birlikte kazanacağız” anlayışı ülkeye umut veren bir yapılanmadır. Mücadele akşamdan sabaha kazanılmaz. Ancak, 29 Mayıs günü güzel bir sabahı müjdelemek istiyorsak, söylenmeyi bırakmalı, doğru söylem ve eylem yapmalıyız.