Adı bende saklı. Çünkü hiç kimsenin O’nu ve yaşadıklarını bilmemesi gerekiyor. Bilsinler istemiyor. Biliyor ki, bilseler arkasından önünden konuşurlar. Zaten yaşadığı ‘mahalle baskısı’ katlanılmaz olur. Yaralarını görenler daha çok kanatmış. Korkuyor, kanatanları çok olur diye…

Bu yüzden O’na yazı boyunca sadece Kadın diyeceğim. Sadece ama sadece kadın olarak dünyaya geldiği için yaşadıklarına maruz kalan milyarlarca kadından biri O! Her kadının hikayesi hepimizin hikayesi ya!

Kadın, bir kuaför. Çok seviyor mesleğini. Ama okumak da istermiş tabii. Önce kız çocuklarını vuran ekonomik krizler işte! İlkokulda iken açlıktan bayıldığını hatırlıyor. Kuaför olmak için gitmek zorunda olduğu kurs ilçede imiş. Babası sadece gidiş parası verirmiş. Kadın biraz işi öğrenince mahaller aralarında gezip evlere seslenmeye başlamış; ‘Kaş bıyık alınır bayan!’ Böylece hem yol parasını çıkarmış hem pratik yapmış, Cinsel istismara uğramış defalarca. ‘Dedem şerefsizi……’ diye başlayan cümlenin gerisini varın siz düşünün. Kürt illerindeki çatışmalı ortam ve geçim derdinden ailesi İzmir’ e göç etmek zorunda kalmış.

Sevgiyi, şefkati görmemiş ailesinden. Şiddetin her türü varmış. Hala birlikte yaşıyor anne ve babası ile. Çünkü çocuklarına bakıyorlar. Boyun eğmiyor artık onlara. Sözünü esirgemiyor. Geçmişin hesabını soruyor. Hayatına müdahale etmelerine izin vermiyor. Belki bir gün gerçekten severler, başını okşarlar diye bekliyordur! Sevgisiz çocuğun dramı…

Uzun yıllar önce bir adam çıkmış karşısına. Sevmişler birbirlerini. Anlatmış başından geçenleri. Yaralarını göstermiş. Öperek iyileştirsin istemiş. Başlarda iyi gidiyormuş. Kadın, her evli kadın gibi beyhude yere katlanmış her şeye. İki çocukları olmuş. Karısının kazancına ve ‘sırlarına’ güvenen koca, kafasına estiği gibi yaşamaya başlamış. Biz tanıştığımızda kocasına bir iş daha kurmaya çalışıyorlardı. Sanırım üç yıl kadar önce bir trafik kazasında öldü kocası. Çok üzüldü tabii Kadın. Fakat sonra öğrendikleri karşısında üzüntüsü öfkeye dönüştü. Batırdığı işlerden milyarlarca liralık borç ve hovardalık maceraları bırakmıştı Kadın’a.

Bir süre görüşemedik. Tekrar O’nu bulduğumda gözlerime inanamadım. Kendini baştan yaratma çabası içindeydi. Küllerinden yeniden doğuyordu. Çocuklarına, kadın dostlarına, en çok da kendi öz gücüne tutunmuştu. ‘Yaslı dul kadın’ peçesini sıyırıp atmıştı. Kendini de dükkanını da yenilemişti. Çok yetenekli olduğu mesleğinde daha iyisini yapabilmek için eğitimlere katılıyordu. Tabii ki ‘mahalle baskısı’ yaşıyor. Zorlanıyor da zaman zaman. Yılmıyor ama. ‘Varım var olacağım!’ demekten vazgeçmiyor.

Aşık da oldu. Ama hiçbir erkeğin tahakkümüne girmeye niyetli değil! Bedeniyle, kimliğiyle barışık. İstemediği hiçbir şey yaşamıyor artık! Bedeninin de yüreğinin de örselemesine müsaade etmemeye gayret ediyor. O farkında değil ama kız çocuklarını bir feminist olarak büyütüyor.

Hayır, diyen her kadın kendi devrimi yapar. Faşizm iki kişi arasında başlıyorsa, anti- faşist mücadele ve kurtuluş da orada yeşerir. Kadın’ a bakınca anlı şanlı bir devrim görüyorum. Çok şey öğreniyorum, Kadın’dan, kadınlardan…