Uyuyamayacaksın
Memleketinin hali
Seni seslerle uyandıracak
Oturup yazacaksın
Çünkü sen artık o sen değilsin
Sen şimdi ıssız bir telgrafhane gibisin
Durmadan sesler alacak
Sesler vereceksin
Uyuyamayacaksın
Düzelmeden memleketin hali
Düzelmeden dünyanın hali
Gözüne uyku giremez ki...
Uyumayacaksın
Bir sis çanı gibi gecenin içinde
Ta gün ışıyıncaya kadar
Vakur metin sade
Çalacaksın.*

Nereden başlayıp nereden tutacağımı bilemediğim konuları yazmak zor gelir bana…
Anlayın; ‘yapay zeka’ teknolojisinin dahi tartışılacağı Basın Kampı yazısına “Telgrafhane” şiiriyle başlıyorum…
Bence ironik… Ama şiir sahici ne yapayım…
Öyle ya kampa katılacakların da ruh hali var o şiirde…
Budur hepimizin ortak yanı… Memleketin hali uyutmaz bizi… Mesleğin de…
*
Bir yol arıyoruz… 4 günlük kampta bulmak zor ama ilk adım önemli…
‘9 Eylül’ günü İz Gazete’nin manşetinde vardı; basın kampı için fazla iddialı olsa da herkesin kendi cephesinden kurduğu, “Sen başla, bitiren bulunur”un hikâyesi bizimki.

Mustafa Kara abimin yazdığı gibi; yangını söndüremese de safı belli olan özbeöz meslek büyüğümüz karıncanın hikâyesi bizimki…

Hilal Yağız ablamın hatırlattığı gibi; "Yol bir, sürek bin bir" aslında… Yolu her dönem aynı olanların hikâyesi bizimki...
Gönül Soyoğul ablanın özetlediği gibi; yeniden konuşabilmek için yetmiyor ya hani o bilinenler, tecrübeler, birikimler o yüzden yeni bir alfabe arama işi bizimki…

Özer Akdemir abinin güçlü kaleminden döküldüğü gibi; haberci olmak kadar haberci kalmanın inadı, zülfü yâre dokunma işi bizimki…

Canım Mehlika Gökmen ablamın değindiği gibi; tüm renkler aynı hızda kirlenirken birinciliği beyaza vermesinler, beyazı kurtarırsak diğerlerini de kurtarırız belki diye kolları sıvamanın işi bizimki.

Öyle ya başka çare yok… Ta gün ışıyıncaya kadar vakur, metin, sade telgrafhane gibi çalabilmenin meselesi bizimki.
Aksi hali mi?

O da şu; deprem enkazı önünde sesini duyurmak isteyen vatandaşın elinden mikrofonu kaçıran muhabirler, gerçeği buzlayan kanallar, yalanı gerçeğe dönüştüren gazeteler, emeği sömüren patronlar, adaleti olmayan kanunlar, vicdanı olmayan ‘ağababalar’, her türlü özgürlüğü çalan hırsızlar, fakir bir halk, çivisi çıkmış memleket!
*Melih Cevdet Anday