Hatırlarsınız: Yakın zaman önce salgın yüzünden evlere kapanmıştık. Hiç sıkılmadığını hatırlıyorum. Sıkılmıyordum, çünkü kitaplardaki dostlarım vardı. Hem onların yaşamlarına tanıklık ediyordum, hem güzel söyleşiler yapıyorduk. O kadar ki, şu evlere kapanık kalmak daha uzun sürse de şimdiye dek alıp bir yere koyduğum kitaplarımı da okusam, diyordum.

Benim kitaplardan konuşabileceğim birkaç dostum var. Birbirimizi sık sık arayıp şu sıralar hangi kitapları okuduğumuzu anlatıyoruz. Birbirimize kısa özetler yapıp o kitabı okuması için kışkırtıyoruz.

Örneğin bunlardan biri, Konya’da yaşayan bir çocuk annesi genç bir kadın. Esasen Akdeniz kızı. Gazipaşa’da doğup büyümüş, evlilik nedeniyle Konya’da yaşıyor. Kitap okuma alışkanlık ve zevkini benden çok, bir Türkçe öğretmeni olan ablasından kazanmış. Öğretmen ablasının zaman zaman kitap ihtiyacını karşıladığını söyledi bir keresinde. Halen Çanakkale’nin güzel bir ilçesinde çalışan ablasını ben de tanıyor, izliyorum. Zaman zaman birbirimizi telefonla arayarak son günlerde okuduğumuz kitaplardan aldığımız tatları paylaşıyoruz.

Bir diğeri de uzun zaman dershanelerde Türkçe öğretmeni olarak çalışmış başka bir dostum. Tavsiyem üzerine Dino Buzzati’nin Tatar Çölü’nü okudu ve ilk buluşmamızda öve öve bitiremedi. Şu sıralar Macar asıllı yazar A. Kristof’un Büyük Defter’ini okuduğunu biliyorum. Fakat onunla bir araya geldiğimizde daha çok Türkçenin kuralları ve incelikleri üzerine uzun uzun söyleşiyoruz. Dedim ya, çok uzun yıllar dershanelerde Türkçe öğretmenliği yaptığı için dilbilgisi kurallarına gerçekten hâkim.

Konak Belediyesi’nde çok uzun yıllar Sanat ve Kültür Müdürlüğü yapan kadim dostum Salim Çetin’den de söz etmesem olmaz. Salim Çetin, okul yıllarında da çok okuyan biri olarak tanınırdı zaten. O sıralar şiir yazardı. Öğretmen Okullarının kuruluş yıldönümü nedeniyle okulumuzda açılan yarışmalarda Salim Çetin şiir dalında, bense kompozisyon dalında birinci olurdum. Şimdi emekli olduğu için okumaya zaman ayırabiliyor. Buluşmalarımızda tabii ki en son okuduklarımızdan ve yayımlanan yeni kitaplardan konuşuyoruz.

Manevi torunum, “Küçük dostum” A. Bilgili’ye gelince… Ondan çok ümitliyim. Henüz 16 yaşında olmasına karşın tam bir kitap kurdu. Meraklı. Algısı yüksek. Beni hayrete düşürecek kadar harika şiirler, kısa metinler yazıyor. Sanırım birkaç yıl sonra ona “küçük dostum” demekten vazgeçeceğim, yazdıklarının arkasında durup çalışmalarıyla gurur duyacağım. İnsanın böyle kitap okuyan dostları olmalı. Gerisi yalan çünkü!