İzmir İl Kongresi’nin ardından partide yaşananları dile getirdiğim yazımda İYİ Parti’de bir eksen kayması olduğundan söz etmiş ve bunun parti tabanındaki sıkıntılı yansımalarına dikkat çekmiştim.

İYİ Parti’de eksen kayması Makale: İYİ Parti’de eksen kayması

Seçim sürecinde Sayın Meral Akşener’in çıkışı ve 6’lı Masa’yı sarsması, yaşanan hayal kırıklığı ile birleşince İYİ Parti’nin rotasında da gözle değişir bir değişiklik yaşandı.

Anlaşılan hedef artık merkez sağın en büyük partisi olmak değil. Sanırım İYİ Parti’nin yol haritasını oluşturan kurmaylar ‘İktidar olamadık bari ana muhalefet partisi olalım’ hissiyatındalar.

Gün geçtikçe kötüye giden ekonomik koşullar ve sığınmacıların yarattığı hoşnutsuzluk geniş kitlelerde öfke büyütürken, yükselen milliyetçi dalgayı yakalama derdine düşmüş İYİ Parti. Bugüne dek pek de rağbet etmedikleri popülist söylemlere sıkça dile getirmeleri bundan olsa gerek. Sağ siyasetin sığ söylemleri üst kadrolardan tabana doğru yayılmaya başladı.

Ama o alanlar MHP, Vatan, Zafer Partisi ve türevleri tarafından çoktan tutulmuş durumda. Üstelik AKP’nin sağ muhafazakâr seçmen üzerindeki ağırlığı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde bir süre daha devam edecek gibi görünüyor.
Liberal kanatta DEVA var.

Kısacası akacak mecrasını bulamayan bir nehir gibi İYİ Parti, hangi alanda boşluk var ise orayı doldurmaya çalışıyor.
Seçim sonrası verileri iyi analiz edip akılcı siyaset üreteceğine parti içi iktidar kavgasına yenik düşen Cumhuriyet Halk Partisi’nin muhalefette yarattığı boşluğu İYİ Parti’nin doldurmaya çalışması siyaseten anlaşılır. Orta ve uzun vadede ne kadar işe yarayacağı ise ayrı bir tartışma konusu.

İYİ Parti bundan sonraki stratejisini Cumhuriyet Halk Partisi’ne küsen-kızan-hayal kırıklığı yaşayan seçmeni kazanmak üzerine kurmuş.
Ancak unuttukları bir şey var; CHP'ye küsen seçmen İYİ Parti'yle de barışık değil. Ki o seçmen; İYİ Parti'nin seçim yenilgisinin faturasını yalnızca Kılıçdaroğlu'na kesmesini, masadan kalkmasının oy kaybettirmemiş gibi lanse etmeye çalışmasını da adil bulmuyor. Sözüm ona Akşener özeleştiri yapmış gibi seçmenden özür diliyor ama CHP'den beklenen değişimi ve liderlerin hesap vermesi gerekliliğini de kendisi için es geçmeye çalışıyor.

Büyük şehirlerin kaybedilme riskine rağmen İYİ Parti’nin yerel seçimlere kendi adayları ile gireceğini açıklamasını, gücünü sınama isteğinin siyasete yansıması olarak görüyorum. Bunu her siyasi parti için anlayışla karşılamak mümkün ama toplum bu kadar umutsuzluğa sürüklenmişken, yerel seçimde bazı illerin kaybedilmesinin yaratacağı olumsuz etkiyi de düşünmeleri gerekiyor.

Sayın Ümit Özlale’nin İzmir’de eski ittifak ortağı için sert eleştiriler getirmesi, İzmir’in iyi yönetilemediğini iddia etmesi, yatırımlarının önünün açılması için iktidarın dümen suyuna gidilmesi gerektiğini ima etmesini ben böyle okuyorum.

Siyasette kehanet olmaz biliyorum. Rota değişikliği İYİ Parti’nin oylarında biraz yükselme yaratabilir. Ama Türkiye’nin aydınlık ve İYİ yarınları için umut yaratır mı?
Hiç sanmıyorum.