İYİ Parti’nin İzmir’de oy oranını ciddi şekilde artırması elbette sermayenin, özellikle de palazlanma aşamasındaki sermayenin ilgisini çekti.

Çok adayla başlayan, iki adayla sona eren İYİ Parti İzmir İl Başkanlığı yarışı Sinan Bezircilioğlu’nun 14 oy farkla seçimi kazanmasıyla sona erdi. Sadece 7 delegenin ‘eksen’ kayması bu sonucu ortaya çıkardı sizin anlayacağınız.

Bu yazıyı İYİ Parti İzmir İl Kongresi’nden önce yazıp yazmamayı çok düşündüm. Seçim öncesi bu yazıyı yazarak bir tarafı küstürmek bana doğru gelmedi. Seçim bitti. Söylenmesi gerekenleri söyleme vakti, şimdi analiz zamanı.

Elbette yazdıklarım benim bakış açımı yansıtıyor. Kimseye ders vermek ya da bu işin doğrusu budur demek haddime değil. Belki yapacağım tahliller üzerine bir tartışma yürütülür ve farklı bakış açılarını da okuma şansına kavuşuruz diye düşünüyorum. Bu girizgâhtan sonra şimdi gelelim konumuza…

Testinin yenisi...

Kongre sonrası yaptığım görüşmelerden aldığım izlenime göre İYİ Parti’nin kuruluş sürecinden bu yana İzmir’de taşın altına elini koyanlar bu seçim sürecinde baya üzülmüş. İlk günden beri Meral Akşener’in izinden, onun gösterdiği hedeften şaşmadan canla başla çalıştığını bildiğim çok sayıda İYİ Partili şu an hayal kırıklığı ve endişe içinde.

Anadolu’da bir atasözü vardır, ‘testinin yenisi suyu serin tutar’ derler.

Yeni İl Başkanı Sayın Sinan Bezircilioğlu’nun da yeni olduğu su götürmez bir gerçek. Ben şahsen 6 yıllık süreç içinde kendisinin İYİ Parti’nin herhangi bir organizasyonunda faal olarak görev aldığını hatırlamıyorum.

Ancak iki adayın listelerini karşılaştırdığımda ilginç verilere de ulaştım. Sinan Bezircilioğlu, seçim sürecinde kendine destek açıklaması yapan 18 ilçe başkanına ve onlara yakın isimlere listesinde yer vermiş. İYİ Parti’nin üç büyük şehirdeki tek belediye başkanı olan Tire Belediye Başkanı Salih Atakan Duran da listesinde yok. Üst kurul delegelerinin büyük çoğunluğunun aktif siyasetle pek ilgisi yok. Daha çok listedeki isimlerin akrabaları.

Ülkü hanım ise daha demokratik bir duruş sergilemek amacıyla 30 ilçe başkanının tümünü listesine almış. Bu durum ise kendisine destek verenler tarafından biraz tepki ile karşılanmış. Bir diğer handikap ise Menemen meselesinde ismi geçen isimlerin Ülkü hanımın listesinde yer alması. 

Bir siyasi analiz denemesi

Türkiye’de siyaset çoğunlukla lider kadrolar üzerinden götürülüyor. Özellikle sağ-liberal partiler kadro hareketinden ziyade lider karizmasıyla var olup, onun doktrinleriyle ayakta kalıyor. Bu Demokrat Parti’de de Adalet Partisi’nde de Doğruyol Partisi’nde de ANAP’ta da hep böyleydi. 

Demokrat Parti’yi bir kenara bırakacak olursak, Demirel’in gitmesiyle AP ve DYP, Özal’ın vefat etmesiyle ANAP eridi gitti. 

Bu partilerin oylarını da karizması, hitabeti ve kadrosuna hakimiyeti ile göze çarpan Recep Tayyip Erdoğan, AKP’nin hanesine yazdırdı.

Türkiye 20 yıllık AKP iktidarının ardından yeni bir dönemin eşiğinde. Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun son seçimleri de diyebiliriz. Ancak siyaset boşluk sevmez. O yüzden Türkiye’de iktidara hangi partinin geleceği kadar, seçimlerden sonra hangi liderlerin partisinin başında kalacağı da büyük önem taşıyor. 

Hatta diyebiliriz ki tüm partiler şimdiden buna göre gardını alıyor, a ve b planlarını hazırlıyor. Peki gardını alanlar ve yeni döneme göre hazırlık yapanlar sadece siyasetçiler mi?

Elbette değil. Siyasi kadrolardan çok daha önce küçük ve büyük sermaye kendini yeni döneme göre konumlandırmaya başladı. 

İYİ Parti'nin İzmir sosyolojisi

İYİ Parti, laik, yaşam tarzına müdahale edilmesinden hoşlanmayan, milli değerlerine bağlı, Atatürk’ü gönülden seven, Cumhuriyet’i özümsemiş, bağımsızlığına düşkün İzmirliler tarafından kısa sürede benimsendi. İYİ Parti teşkilatları İzmir’i 6 yıldır ilçe ilçe, mahalle mahalle dolaşarak bu sempatiyi ciddi bir oy potansiyeline çevirmeyi başardı. Küçük esnaf, memur, emekli, ev hanımı, öğrenciler ve gençlerin katılımıyla İYİ Parti her geçen gün büyüdü. 

Sermayenin ilgisi arttı

İYİ Parti’nin İzmir’de oy oranını ciddi şekilde artırması elbette sermayenin, özellikle de palazlanma aşamasındaki sermayenin ilgisini çekti. Şampiyonlar ligine yükselmeye çalışan, bunun için de en kısa yolun siyasetin gücünü arkaya almaktan geçtiğini bilenler İYİ Parti’nin gelecekte iktidara aday olduğunu göz ardı edemezlerdi.

Kendi tabanında karizması tartışılmaz olan ve her seçimde partisinin 8-10 puan üzerinde oy potansiyeli bulunan Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasetten çekilmesi sonucu AKP’nin hızlı bir şekilde dağılacağını tahmin etmek için kâhin olmak gerekmiyor. Peki bu durumda merkez sağda AKP’den açılacak büyük boşluğu kim dolduracak sizce? Elbette İYİ Parti. O zaman İYİ Parti’nin güvertesinde sermaye de yerini almalıydı.

Rota değişmesin

İzmir Kongresi’nden sonra ortaya çıkan tablo ise sermayenin İYİ Parti’ye entegre olma uğraşının bir sonucudur. Sadece İzmir kongresine bakarak bu sonucu çıkardığım zannedilmesin. Ordu’da, Antalya’da, Adana’da da benzer süreçler ve sonuçlar alındı.

İYİ Parti gemisi artık yeni yolcularını alıyor limandan. Gemiyi tersanede inşa eden, fırtınada yüzdüren, kürek çeken, yelken basan tayfalar endişeli.

Geminin eski tayfalarından bir kısmının da yeni gelenlerin cazibesine kapılmasının ardından eski yol arkadaşlarını yeni tanıdıklarıyla değiştiren 7 kişinin kararı bu eksen kaymasına neden olmuştur. İzmir kongresinin sonucu bunun neticesidir.

Bu vesileyle yeni seçilen İYİ Parti İzmir İl yönetimini ve İl Başkanı Sayın Sinan Bezircilioğlu’nu kutluyorum.

Şimdi kendilerine düşen yeni bir sayfa açarak süreç içinde gelişen kırgınlıkları tedavi etmek, küskünleri barıştırmak ve eksen kaymasına rağmen rotadan ayrılmadan seçimlere en iyi şekilde hazırlanmak olmalıdır.