12 Aralık Perşembe günü basın organlarına düşen haber ile yeni Bisiklet Yolları Yönetmeliği'nin yayınlandığı haberini aldık. Yönetmelik ilk kez değil, ikinci kez yayınlanıyordu. İlk Yönetmelik, 3 Kasım 2015’te yayınlanmış ve sonrasında hem akademisyenler hem de bisikletliler tarafından eksikleri ve yanlışları nedeniyle sıkça eleştirilmişti. Hatta bu konuda Ankara Bisikletliler Ortak Platformu adını alan bir oluşum tarafından Yönetmelik’e bir dava bile açılmıştı. Yenisinin yayınlanma tarihinin de aslında tam da bu davanın karar aşamasına denk gelmesi ilginç bir durum ortaya çıkardı.

Öncelikle yeni Yönetmelik’in eskisine kıyasla birçok eksik noktayı tamamladığını söyleyebilirim. Özellikle bisikletli ulaşım altyapısına dair unsurların çoğu eskisinde yok iken yeni Yönetmelik ile yanlış terimlerle de olsa var olması olumlu bir gelişme.

“bisiklet köprüsü, bisiklet otobanı -ki otoban terimi yanlış- bisiklet patikası, bisiklet şeridi” gibi Avrupa’da örnekleri bulunan ancak bizde henüz devlet nezdinde tanımı bile yapılmamış birçok unsur yeni Yönetmelik’te yerini aldı. Bu terimler “Ulusal Bisiklet Ağı Projesi” nin ayak sesleri gibi.

Yönetmelik, bisiklet yolu kavramını ve bisikleti eski Yönetmelik’e kıyasla biraz daha ulaşım amaçlı kullanıma yaklaştırmış durumda. “Genel Esaslar” kısmındaki “imar planlarında yer almalı, taşıt ve yaya kaldırımı arasında olmalı” gibi maddeler bu duruma işaret etmekte. Bisikletin ve bisiklet yollarının rekreasyon unsuru zannedilmesinin değişmesini sağlayacak önemli vurgular bunlar.

Çarpık kentleşmenin yaygın olduğu ülkemizde, bisiklet yolu talep ettiğinizde “Yer mi var nereye yapalım?” cevabını sıkça duymaktayız. Benzeri sorun Avrupa’da gibi tarihi yapılara sahip ülkelerde de bulunmaktadır. Bu durumda bisiklete alan açabilmek için iki seçenek var. Birisi yayalaştırma ötekisi de şerit paylaşımı. Tarihi kentler, örneğin Floransa gibi kentlerde araçların girmesinin yasak olduğu alanlar bisiklet kullanımı için uygun alanlar oluşturmakta. Floransa’ya göre daha yeni yapılaşmaya sahip ancak alan açma imkânı olmayan kentler de şerit paylaşımı uygulamasını sıkça kullanıyor. Buna göre bisikletliler ile otomobillerin paylaştığı şeritte hız limiti uygulanmakta, bisikletliler sağ şeridi otomobiller ile birlikte bir ulaşım aracı olarak kullanabilmekte. İşte yeni Yönetmelik’te daha öncekinde bulunmayan “bisiklet şeridi” şu şekilde tanımlanmakta:

“Bisiklet şeritleri; belediye ve mücavir alan sınırları içinde, otomobil için azami hız sınırı en çok 50 km/saat olan taşıt yollarına bitişik olarak, taşıt yolu seviyesinde ve fiziksel ayrım yapılmaksızın, taşıt yolunun sağında ve gidiş istikametinde tek yönlü olarak uygulanır. İlgili idarece uygun görülen yayalaştırılmış sokaklarda da bisiklet şeridi ayrılabilir.” Bu birlikte sürüş kültürünün gelişmesi için kullanmamız gereken bisikletli ulaşım enstrümanlarından birisi.

Benzeri uygulamayı İzmir Büyükşehir Belediyesi, İnciraltı Kent Ormanı’na paralel Haydar Aliyev Bulvarı’nda yapmış ve olumlu sonuçlar elde etmiştir. Yapımı aşamasında yönetmeliklerde bu anlamdaki boşluğun sıkıntısı çekilmiş ama Ulaşım Dairesi bu işin altından iyi bir şekilde kalkmıştır. Benzeri uygulamaları İzmir’in başka yerlerinde de görmeyi ümit ediyoruz.

Yeni Yönetmelik’in paylaşımlı e-scooter (elektrikli kaykay) sistemlerinin bisiklet yollarını kullanması için UKOME kararı zorunluluğu getirdiğini, metro gibi raylı sistemlere ait istasyonlara yaş almış ve kadın kullanıcıların iniş ve çıkışları için örneğin bir asansör kullanımı önermediğini, yaya alanlarında kullanımı kısıtladığını, kaldırımlardaki kullanım yasağının altını çizdiğini, bisiklet yollarının boyanmasına dair bir zorunluluk getirmediğini de belirtelim.

Ayrıca eski Yönetmelik, belli bir zamana kadar (5 yıl) yerel yönetimlere, sınırları içerisindeki yolları yönetmelik standartlarına getirme zorunluluğu getirirken yenisinde böyle bir zaman kısıtlaması bulunmamakta.

Kısaca yeni Yönetmelik ile ilgili ilk izlenimlerim bunlar. Yönetmelik’in eksiklikleri ilgili yerel yönetimlerdeki ulaşım birimleri, meslek odaları, sivil toplum örgütleri ve aktivistlerden oluşan gruplarca derinlemesine tartışılmalı. Tespit edilen eksik ve yanlışlar ilgili makamlara birer rapor halinde mutlaka iletilmeli.