İz Gazete’de ilkyazımı 12.12.2016 tarihinde yazmışım. “Çevreci Romantik Midir?” diye başlamış, ağaçların peşine düşmüşüm. Bugüne geldiğimizde tamı tamına 3 sene olmuş yazmaya başlayalı. Bu 3 yıllık sürecin büyük bir bölümü İz Dergi’de, İz Gazete’nin internet sitesinde düzensiz, son 3 ayı ise günlük basılan İz Gazete’de (her cuma olacak şekilde) düzenli yazılarla geçti. Geçen zaman bende birçok şeyi değiştirdi ve dönüştürdü tabii ki. En başta yıllardır düzenli yazan kişilere olan saygım çok arttı. Çünkü yazmak hele hele düzenli yazmak zor bir şey. Hele biraz da özeniyorsanız, “İçi biraz dolu olsun, okuyanı bir noktadan bir noktaya taşısın ya da bilmediği bir şeyi söylesin.” diyorsanız bir sayfa yazabilmek için sayfalarca okumak gerekiyor. Yıllardır bunu yapabilenlerin önünde saygı ile eğiliyorum. Ben yolun henüz başındayım ve çok okumak, araştırmak lazım.

“Yazılarım en azından insanları bir noktadan bir noktaya taşısın.” endişesi bende sürerken aslında bu yazım serüveninin beni bir yerden bir yere taşıdığını şimdi arkama bakınca daha net görüyorum. 3 yıl boyunca İzmir ile ilgili yazdım, düşündüm ve anlattım. İzmir’in daha yaşanabilir bir kent olması için büyüklerimden öğrendiğim kadar ve aklım erdiğince damıtabildiğim düşüncelerimi paylaşmaya çalıştım. Bisikletimin selesinden, Kültürpark’taki bir kuşun, Gediz Deltası’ndaki bir flamingonun, İzban’da grevde olan iki çocuklu bir işçinin gözünden bakmaya çalıştım kente. Yüksek bir binaya çıkıp kente oradan bakmadım hiç. İzmir’e tepeden baktığım en yüksek yer, Kadifekale ya da Balçova Dağları oldu.

Eğer geçmişin muhasebesi başlamışsa ortada baya baya bir veda vardır anlaşılacağı gibi. Evet, bu bir veda yazısı. Bu yazı ile İz Gazete’deki yazım maceramın sonuna geliyorum. Artık üstüne düşündüğüm, onun için en iyisini istediğim İzmir’de değil, 6 yaşında ayrıldığım İstanbul’da yaşayacağım. İstanbul, benim 6 yaşında bıraktığım İstanbul değil biliyorum ama İzmir de 1997 yılında Manisa’dan üniversite eğitimi için geldiğim İzmir değil artık.

Umarım İzmir’in kuşuna, ağacına, suyuna ve havasına ufak da olsa bir katkım olmuştur. Kirlenmesin diye üstüne titrediğimiz bu havayı soluyan, bu suyu içen, kesilmesin diye kavga ettiğimiz o ağaçların altında yürüyen insanlar ve uçan kuşlar İzmir’de özgürce yaşamaya devam eder. Yaşama dair ve insanı önceleyen her şey çoğalır ve güzelleşir.

Hayatın, kültürün veya düşüncenin; kök salmak ve yeşermek için kendisine değer veren, ondan esenlik uman yere ihtiyacı vardır. Umarım İzmir böyle bir yer olur. Ben ise artık aklımı fikrimi İstanbul için çalıştıracağım. Kabıma sığdıramadığım duygular ve amaçlar beni İstanbul’a çekiyor. Artık düşüncelerimi İstanbul’un hayatına ve ruhuna sunacağım.

İstanbul’un bisiklet ile ilişkisini güçlendirmek için, kente dair yapılan yanlışların önünde duran insanlara katılıp destek vermek için çalışacağım. 23 yıldır yaşadığım (yaşadığım hayatın yarıdan fazlası) İzmir’de tanıdığım, arkadaşım ve dostum olarak yanımda olan, beni fikren besleyen, büyüten herkese teşekkürler.

Güzel haberler almak ve güzel haberler vermek üzere... Hoşça kalın