İzmir Güney Çevreyolu kenarında ve Uzundere Rekreasyon Alanı’nda bulunan Nasrettin Hoca Heykeli, İzmir’de yaşayan, İzmir’i ziyaret edenlerin gözünden kaçamayacak kadar görkemli bir yapı. Kurulduğu zamanlarda tartışmalara konu olan devasa bina, ‘Nasreddin Hoca Çocuk Bilim ve Kültür Merkezi’ adıyla yeniden düzenlenerek; uzay- havacılık istasyonları, robotik kodlama, kütüphane, dev yüzme havuzu ve çeşitli aktivite atölyeleri şeklinde çocuklara hizmet veriyor.

Türkiye ve birçok ülkenin kentlerinde de Nasreddin Hoca heykeline rastlamak mümkün. Daha çok fıkraları ile her gün aramızda yaşayan Nasreddin Hoca, ismini taşıyan yapılar ile kendisini bize daha fazla hatırlatmakta… Peki, hangi Nasreddin? Halkın Nasreddin’i mi, yönetenlerin Nasreddin’i mi?

BİR HAYALET: NASREDDİN HOCA!

Yerelden, uluslararası ölçeğe uzanan namı ile tüm dünya tarafından tanınmış ve kabul görmüştür Nasreddin Hoca. Muhtelif isimleri ile günün koşullarına uyum sağlayan ve yeniden yeniden kendini üreten Nasreddin Hoca, Irak ve İran’da Molla Nasreddin, Yunanistan’da Anastratain, Türkmenistan’da Ependi-Nasreddin Ependi, Kazakistan’da Kuja Nasr-Hoca Nesir ve daha birçok farklı isimle ülkeden ülkeye bir hayalet gibi dolaşmaktadır.

Değişime, yenilenmeye ve gelişmeye açık olan küçük sözlü halk edebiyatı ürünü olan fıkralar insanlık için, baş etmekte zorlandığı, yükünü çekmekten yorulduğu, uzun cümleler kurmanın çok da çare etmediği dönemlerde de koltuk değnekleri olmuştur. Halk içerisinde güncelliğini öylesine korumuştur ki Nasreddin Hoca, örneğin halkbilimci Abdulbaki Gölpınarlı, "Halk Hoca’dır… Hoca, halkın muhayyilesinde; halk, icap edince öz nefsine bile onun nüktesiyle çatıyor, onun diliyle sözler sarf ediyor. Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun dediği gibi ‘yakın zamanda bir gün Hoca, otobüse, dolmuşa da binecek, taksiye de binmek isteyecek mutlaka’" demiştir.

Dilden dile dolaşan ‘tarihin’ takibinde doğal olarak yaşanan aksaklıklar nedeniyle, “Nasreddin Hoca nerde yaşamış”, “Bunu demiş mi, dememiş mi” gibi sorular deyim yerindeyse ‘havaya çivi çakmak’ gibidir. Aziz Nesin’in ifade ettiği gibi, doğumundan önce de ölümünden sonra da yasamış insan Nasreddin Hoca’dır. Ölümünden sonra yaşamış başka tarihsel ve toplumsal kişiler vardır, ama ölümünden önce de yaşamış olan dünyadaki tek insan Nasreddin Hoca’dır.

‘HUZUR BOZAN NASREDDİN’

Yönetenlerin sunduğu veya dayattığı tarih anlayışı; sınıfları, onların mücadelelerini, halkları, ezilenlerin ezenlere karşı mücadelesini ve bu mücadeleye temel olan zeminin görülmemesi üzerine kurulması nedeniyle Nasreddin Hoca gibi figürleri, muzip karakteriyle sınırlı göstermektedir. Örneğin, Nasreddin Hoca gerçeğine ulaşmak isteyen Pertev Naili Boratav’ın yıllar önce yasaklanan kitabı gerçek tarihle, çarptırılmış tarihin çatışmasının bir tezahürüdür.

Bu minvalde “Nasreddin Hoca gerçekten ülkenin ve insanlarının huzurunu mu bozar yoksa hükümdarların ve hükümdar takımlarının korkulu rüyası mı olur?” sorusuna cevap arayan Leonid Solovyov tarafından kaleme alınan ‘Huzur Bozan Nasreddin’ yakın bir tarihte KOR Kitap tarafından hazırlanarak, okuyucuyla buluşmuştu. “Rical mensuplarının ve mollaların onun adını duyar duymaz öfkeden beti benzi soluyordu” denilerek anlatılan “Huzur Bozan Nasreddin” figürü, İran’da bugün verilen mücadeleye, “O Emir'e öyle şarkılar düzeceğiz ki, taht başında öfkeden kuduracak ve onun kokmuş bağırsakları sarayın süslü duvarlarına yapışıp kalacak! Yürü benim sadık eşeğim, yürü!" sözleriyle sanki selam göndermektedir.

Toplumun tüm kesimlerinin değil ama en ilerisinden en gerisine buluşma noktası olan Nasreddin Hoca, yöneten ve yönetilenlerin arasında yaşanılan sorun ve sıkıntıların; katlanılabilir, üstününün örtülmesinin bir aracı olarak üretilen mizahın bir parçası olamayacağı “Huzur Bozan Nasreddin”le bir kez daha anlaşılmıştır.

“Huzur Bozan Nasreddin”le anlatılan hoca; yönetenleri, mollaları öylesine kızdırmıştır ki, tüm ailesi katledilmiştir. Belki de Nazım Hikmet tam da bu nedenle “Türk Köylüsü”nü anlatan şiirinde, “Topraktan öğrenip, kitapsız bilendir” dizelerinin ardından Nasreddin Hoca’yı gülen değil ‘ağlayan’ olarak ele almıştır. Çünkü güldürü konusu edilen Nasreddin’in hayatı, ezilenlerin cephesinden ele alındığında mücadele ve inatla birlikte hüznü, üzüntüyü de taşımaktadır. Yönetenlere karşı verdiği mücadele ve kininin boyutu, ailesi katledilmesine rağmen, “Bir saat sonra Nasreddin Hoca kendisini toparladı, yanaklarındaki gözyaşları kurudu. ‘Önemi yok!’ diye haykırdı eşeğinin sırtına bir şaplak atarken, ‘önemi yok! Buhara'da beni hala unutmamışlar, beni biliyorlar ve anımsıyorlar; biz burada yeni dostlar bulacağız!” anlatısıyla daha iyi anlaşılmaktadır.

SANSÜR VE YASAKLAR GERÇEĞİ ENGELLEYEMEZ!
Nasreddin hoca, yönetenlerin tüm oyunlarını “mizahın iğnesiyle” tersyüz eden kabiliyeti, yasaklara, yalana karşı sırtında taşıdığı gerçek ve hakikatin gücüyle halkın hafızasında yer etmiştir. "Nasreddin Hoca istediği yerde ortaya çıkar, istediği zaman da ortadan kaybolur. Bizim eşsiz Nasreddin Hocamız her yerdedir ve hiçbir yerde değildir! " sözlerinden anlaşılacağı gibi mite dönüşen hoca, nerede bir çatışma, nerede bir mücadele varsa orada yeniden doğmaktadır.

Sansürle, yasakla ablukaya alınan Türkiye halkı, İran’da mollalara karşı yükselen mücadele düşünülürse bugün de gerçek ve hakikatin gücünü temsil eden anlatılardan Nasreddin, yeniden hatırlanacak, hatırlatılması da isabetli olacaktır. “Huzur Bozan Nasreddin”le aktarılan ise açık ve nettir: Yasaklar, gerçeğin karşısında duramaz. Zulmüyle zalimlerin tüm yöntemlerini boşa çıkaracak olan Nasreddinler de engellenemez. Çünkü Nasreddin, “Bağdat halifesi daha geçenlerde bana onun başını vurduğunu yazmıştı! Türk sultanı kazığa oturttuğunu yazdı! İran şahı onu astığını bizzat kendisi yazdı. Hiva Hanı daha geçen yıl onun derisini yüzdüğünü herkesin önünde ilan etti! O lanet olası Nasreddin Hoca dört hükümdarın elinden sağ salim kurtulamaz ya!" sözlerinden de anlaşılacağı gibi bölge haklarının yönetenlere karşı mücadelede ortak bir havuzu gibidir.

Son söz olarak birkaç şey söylemek gerekirse tarihsel bir figür olarak Nasreddin’i anlamak için “Nasreddin Hoca Çocuk Bilim ve Kültür Merkezi”ne de gidilmeli halkın ve ezilenlerin gözüyle bakmak isteyenler de, “Huzur Bozan Nasreddin”i okumalı…