Lise yıllarında idim. Babaannem, köyden orta yaşlı bir adama ‘Çocukları uykusundan uyandıran …siz!’ diye bağırdı.Yoksul kız çocuklarını gece telefonla arayıp, şantajla buluşmaya zorluyormuş, istismarcı.Bir çocuğun uykusundan böyle uyandırılıp, korkudan, çaresizlikten belki de sabaha kadar gözüne uyku girmediğini düşününce kahrolmuştum.

Çocuk istismarının çokça tartışıldığı günlerde, ‘çocuklara ses çıkarmayı, bedeninde dokunulmaması gereken yerleri öğretelim’ tarzında paylaşımları görünce bilinçaltımın derinliklerinde saklanan bu anı canlandı. Çocukların kendilerini korumasına dönük farkındalık yaratma çabaları tabii ki iyi niyetli ve kuşkusuz faydalı. Asıl mesele ‘ sesini çıkaramayanların çığlığı olmak.’ Sıkça değişen ve cinsiyetçi, homofobik söylemlerde birbiri ile yarışan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlarından biri, ‘Çocuklarınıza çığlık atmayı öğretin!’ diyerek, çocuk istismarı sorununa muhteşem bir çözüm getirmişti!

Şimdi soralım kendisine ve O’nun gibi düşünen şürekaya,

Adana’da istismar edilen 3 yaşındaki çocuk,

Çok sevdiği, çok güvendiği, rol model aldığı öğretmenin yaptığı karşısında allak bullak olan, öğretmeninin neden böyle bir şey yaptığını küçük dünyasında bir yere oturtamayıp, içine kapanan,

Tehdit edildiği, şantaj yapıldığı, işkence gördüğü için aylarca yıllarca sessiz cehenneminde tek başına yaşayan çocuklar nasıl ses çıkaracaklardı?

Velev ki çığlık attıklarında ise, ya tecavüzcü ile evlendirilen ya ‘namusu kirlendi’ diye öldürülen ya da tahliye-beraat kararları ile adalet aradıkları ‘Saraylar’ ın yıkıntıları altında kalan çocuklara ne diyeceksiniz?

‘9 yaşındaki çocukla evlenilebilir.’ Diye Fetva veren Diyanet İşleri Başkanlığınız, Ensar Vakfında yaşanan cinsel istismar için,’Bir kereden bir şey olmaz.’ Diyen ASP Bakanınız, eşofman giyen çocuklarla ilgili taciz açıklaması yapan öğretmeniniz, 115 çocuğun cinsel istismar sonucu hamile kalmasını açığa çıkaran sağlık emekçisini cezalandıran amir takımınız zihniyetinizi temsil etmiyor mu?

Şimdilerde ise aslında çocuk istismarı olan ‘çocuk yaşta evlilikleri’ aklama ve istismarcıları ödüllendirme derdindesiniz. Üç yıl önce de denediniz. ‘Çocuk istismarı faillerine evlilik affı’ olarak bilinen düzenlemeyi, 2016 yılında TBBM’nin gündemine getirmiş ve kadınların güçlü tepkileri üzerine geri çekmek zorunda kalmıştınız. Tıynetinizde tecavüzcülük olduğu için, hiçbir fırsatı kaçırmıyorsunuz. Cümle alem seçim-aday-beka derdine düşmüşken, bu yasayı yine önümüze getirdiniz. Bu hengame içerisinde, bir gece yarısı ‘çocukları uykularından uyandıranlara’ ödül vereceksiniz, de, yemezler.

önce bahsetmiştim ve sizler de takip ediyorsunuzdur; KADINLAR BİRLİKTE GÜÇLÜ, mücadele ve dayanışmada kararlı her kesimden kadının bir araya gelmesiyle oluştu. Tabii ki çocuk istismarına da sessiz kalmıyor. Adı geçen yasanın Meclis’e getirilmesi çabası karşısında örgütlü ve güçlü ses çıkardılar. Çıkarmaya devam ediyorlar. Sosyal medyada 4 Şubat’ta #İstismarıAffetmeyeceğiz etiketiyle buluşan kadınlar, Meclis’in açıldığı 5 Şubat ise, bildiri dağıtarak sokakları eylem alanına çevirdiler. Meclis’ i ‘Çocuk istismarcılarına affı aklınıza da Meclis’e de getirmeyin.’ Diyerek, uyardılar. Kadınlar Birlikte Güçlü İzmir de, Alsancak Kıbrıs Şehitleri Caddesi’ndeydi. ‘Tecavüz meşrulaştırılamaz. Aklınızdan bile geçirmeyin. İstismarın affı olmaz. Çocuklar yaşasın, yasalarınız batsın.’ Sloganları ile bildiri dağıtıp, mini bir miting gerçekleştirdiler. İktidarın zihniyetini teşhir ettiler. Çocukların çıkaramadığı ses oldular. Emeğinize, yüreğinize, çığlığınıza sağlık canım kadınlar!

Buradan bir kere daha uyaralım siyasi iktidarı;

Ne kendi hayatlarımızdan ne çocukların düşlerinden ne de haklarımızdan vazgeçeceğiz!

Çocuk demişken, hala Öykü Arin ve ilik bekleyen çocuklar için donör olmadı iseniz lütfen bir Kızılay Kan Merkezine sadece 3 tüp kan vermeyi ihmal etmeyin! Çocuklar yaşasın! Yaşatalım!