Başka kentlerle başlamış, uğrak yerleri birbirinden farklı iklimler olmuş bir serüvenin bir yanındayım şimdi. Bir kâşif edasıyla çıkılan yolda keşfedilmiş bir yer değil, her şey bir yana sadece nefes alabiliyor olmanın huzuruyla ait olduğumu hissettiğim kenttir İzmir. Burada yazılanlar ise yalnızca nefes alabiliyor olmaktan alınan huzurun bile utanç verici olabildiği zamanların içerisinde bir merhaba diyebilmenin ifadesidir. Salt bu şehre değil, aynı zamanda bu coğrafyaya da verilen bir selamdır.

İzmir diyorduk; kimilerinin aslında İzmirli olmakla övünürken haksızlık yaptığı bir kenttir burası. Dönemin siyasal atmosferinin etkisiyle vücut bulan bu pratik İzmir denildiğinde akla gelebilecek onlarca şeyi farkında olmadan dışlayageldi kimi zaman. Bu nedenle bir kentin hakkını vermeli merhaba demeden.

İzmir diyorduk; babam için belki Gültepe’de Tariş Direnişidir kent, ama benim için çocukluk yıllarımda sonbaharı karşılarken açılan fuardır biraz.  Bir çocuk için Konak’tan Karşıyaka’ya yapılan kısa süreli ama eşsiz bir vapur yolculuğudur. Banliyö trenleridir, elektrikli tellere tutunup şehri oradan oraya dolaşan troleybüstür, eski kordon boyudur. İzmir güzel çocukluk hatıralarıdır aslında.

İlk gençlik dönemlerimde yılda bir kez de olsa Beşiktaş’ı izleme fırsatıdır. Bu yüzden biraz Altay’dır, biraz Göztepe’dir, biraz Karşıyaka’dır...  Sonra Buca’dır biraz, Metin Oktay’lı İzmirspor’dur, Altınordu kültürüdür.

İzmir diyorduk; insanı hayal kurması için kışkırtan bir kent… Yazılar yazmanın, karşı kıyının ışıklarını akşam vakitlerinde seyre dalıp düşler kurmanın şehridir. Sonra en güzel düşleri şiirlere dökmektir. Bu yüzden Attila İlhan’dır İzmir, Şükran Kurdakul’dur.

Buca’da Rum evleri, Karşıyaka’da Havradır sonra. Bundan mıdır bilinmez “gavur İzmir” derler ama aslında hoşgörüdür, renktir İzmir. 

Koskoca bir kenti, uzunca bir tarihi üç beş satırla anlatabilmek mümkün olmasa da bir merhabalık kelamdır burada yazılan. Yaşamıma kattığım diğer kentlerdir bir yanım. Yakılıp, yıkılmış, bize uzak, bize yakın, barış diyen, gülümseyen, ağlayan kentler… Dünyanın bir ucu, denizler, dağlar ve rüzgâr… Sonra kimi zaman soylu direnişlere, kimi zaman kuşlara ait meydanlar…Bir yanım koca dünya, bir yanım İzmir şimdi.  İçten bir merhaba…