Seçim tarihinin yaklaştığı, sosyal medyada dolaşıma giren anket sayısının artışından anlaşılıyor.

Halkın doğrudan yönetime-karar verme sürecine katılımını engellemek isteyen ama “küstürmek” de istemeyenler anketi diline pelesenk ediyor. Oysa geçtiğimiz seçim döneminin en çok tartışılan konularından biri de “yanıltan anketlerdi”

Büyük, kurumsal olarak anılan anket şirketleri de dahil olmak üzere, kamuoyu araştırma şirketleri muhalefetin rahat biçimde iktidarı alacağını iddia ediyordu. Hatta ikinci turda değil, birinci turda bitiyordu bu iş. Öyle olmadı. Anket şirketlerine dair manipülasyon tartışmalarıyla birlikte, güven kaybı artmıştı. Şimdi yeniden seçime doğru giderken, “anket” üzerine seçim çalışması inşa ediliyor. 

Anket sonuçlarını mutlak veri olarak kabul eden Altılı Masa, bakanlık üzerine pazarlıklara başlamıştı. Mahalle, sokak aralarına girmeye gerek duymayan vekiller, kulislerden çıkmaz hale gelmişti. Sadece Altılı Masa değil örneğin TİP, sosyal medyadaki görünürlüğü ile halk nezdinde aynı ilgiyi göreceği sonucunu çıkarıyordu. Ciddi bir oy ile başarılı olunmasına rağmen, beklentinin büyüklüğü ile “hüsrana” uğrandı. 

Yeşil Sol Parti’de yüzde 12 bandını kesin görüyor, üstüne dair tartışmalar sürdürüyordu. Politika inşa etmekte cılız kalmış, kendi kitlesine politika götürme konusunda zayıflıklar yaşamıştı. Değişen, dönüşen koşullara rağmen “sabit” gördükleri kitlelerin ruh halini ıskalamışlardı. 

Yaşanan bu deneyimler ışığında DEM Parti, tüm üyelerini ve çevresini kapsayacak tartışmalar başlatarak, söz-yetki-karar ilkesini hayata geçirdi. Başta ev ev toplantı yaparak, kentin iradesine uygun seçim çalışması sürdürme gayreti gösterdi, gösteriyor. 

İttifak politikaları nedeniyle şekilsiz, biçimsiz ve içerikten yoksun politikalar inşa edilerek, matematik hesapları ile “toplum mühendisliği” yapılması da anketler kadar yanıltmıştı.  Siyasi arenada giderek silikleşen ilkeler, ittifak hesapları ile tümden ortadan kaldırıldı. İdeolojik ve politik söylemleri “eskiyen”, nabza göre şerbeti yücelten popülizm girdabına girilmesi halkla teması giderek koparmıştı. 

Örneğin, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) ile gerçekleştirdikleri görüşmelerin iktidar ve ortakları tarafından sürekli hedef haline getirilmeye çalışılmasına, "Şuradan ilan ediyoruz ki bizim DEM Parti ile Tayyip Bey istemiyor diye ilişkimizi koparacak kadar seçmenine saygısız değiliz. Ama yine buradan ilan ediyoruz ki DEM Parti ile gözünüzün önünde ne ilişki kuruyorsak onu kuruyoruz" diye yanıt vermesi bu açıdan önemlidir ve ilerleticidir. 

Politik netlik ve irade açısından adımlar atılıyor. Ancak halkla yüz yüze, onların içerisinden çıkacağı-çıkartacağı görüşmelerin arttırılması muhalefet için hala büyük eksiklik. Sokak araları, mahalleler, fabrikalar, köylere giderek “onları” da içerisine alacak çalışma sürdürmek için bu sefer geç kalınmasın.