AKP-MHP, “yerli ve milli” dediler. “Dış güçler” korkuluğu/motivasyonu ile içeride gerici politikalarını inşa ettiler.

Kendilerine karşı çıkan muhalifleri, emperyalistlerle iş birliği içerisinde olmakla suçladılar. Ama günün sonunda emperyalistlerle içli dışlı olmayı da destur edindiler. Emperyalist politikaların ihtiyacına göre hareket edenler, “yerli ve milli” olarak kendilerini pazarladılar.

Sınır ötesi harekatlar başta olmak üzere AKP’nin “Yeni Türkiye” politikalarına yedeklenmekten geri durmayan CHP’nin ise NATO’ya dair politik tutumunu İstanbul Milletvekili Oğuz Kaan Salıcı, “Barış ve istikrar ortamını bozan her türlü tehdide karşı NATO’nun caydırıcı güç olduğu” sözleriyle açıkladı. “Bağımsızlık” sloganını sık sık tekrar eden CHP, NATO’yu barış ve istikrarın güvencesi ilan ediverdi. Halklara karşı kurulmuş savaş örgütü NATO’yu, CHP ilk defa savunmuyor. Kuruluşundan itibaren NATO’nun politikalarını “diplomasi” kisvesi adı altında açıklayarak, emperyalistleri yücelten garip bir “bağımsızlık” vurgusu ile ilerliyorlar.

Evet, İsveç’in NATO’ya katılımının TBMM’de kabul edilmesini konuşuyoruz. İsveç’in NATO’ya üyeliğinin onaylanması salı günü TBMM’de kabul edildi. AKP ve MHP’nin öncülüğünde Meclise getirilen önergeye CHP de evet oyu verdi. EMEP, TİP, DEM Parti, Saadet Partisi, İYİ Parti ve Hüda-Par’ın ise oylamaya katılan vekilleri ret oyu kullandı.

İnsanlık tarihinin en büyük katliamlarına imza atan NATO’nun, halklara karşı bir ölüm makinası olduğunu herkes biliyor. Ancak kuruluşu itibariyle MHP ve CHP, NATO politikalarının yılmaz savunucusu oldular. MHP “Turancılık” derken, NATO’nun ihtiyaçlarını giderdi, CHP ise “bağımsız güçlü Türkiye’nin” NATO ile iş birliğinden geçtiğini söyledi. AKP ise muazzam biçimde emperyalist politikaların icracısı oldu. “Pazarlıklar” sırasında “anti emperyalist” tutum takınan AKP, her tartışma sonunda ABD’nin çizgisini hayata geçirmede büyük başarılara imza attı. Emperyalistler arasında zikzak çizmeyi “diplomasi”, ABD’ye teslim olmayı da “istikrar” olarak kodladılar.

Türkiye NATO’ya üye oluğu 1952’den bugüne kadar hem NATO’nun en büyük ordularından biri oldu hem de NATO’nun en sadık üyesi olarak bütün kararların altına imza attı. AKP, CHP ve MHP gibi sermaye partileri de sadık hizmetçileri oldular.

ABD’nin başını çektiği batı emperyalizmi ve onun savaş örgütü NATO ya da Rusya ve Çin emperyalizmine açıkça karşı çıkmadan halklar arası barıştan, bölge ülkelerinde gerçek bir demokrasinin inşasından söz edilemez.

İşçi sınıfı mücadelesine, sosyalizme karşı kurulmuş NATO örgütlenmesine hizmet eden politikalar görmezden gelinemez. Seçim tartışmaları ekseninde bastırılmak istenen bu sıcak gelişme, ülke ve bölge halklarının savaş girdabında yaşamaya devam ettirileceğini gösteriyor. Dost ve düşmanın ayırt edilmesini kolaylaştıran pratikler, seçim tartışmasının gölgesinde kalmamalıdır.

“Ülke sevdası” ile herkesi terörist ilan etmekten çekinmeyen partilerin, NATO terör örgütünün şemsiyesi altında olduğu daha gür sesle ifade edilmeli, gösterilmelidir.