“Aile”nin geleceği tartışılıyor.

Bu geleceğin pek parlak olmayabileceğine dair alametler belirdi: Evlilikler azalıyor, boşanmalar çoğalıyor, yeni doğumlar hızla düşüyor…

Ciddi sorunlar var. Ne oluyor? Ne olacak? Ne yapılabilir?

Moden evliliklerde, sonu boşanmaya kadar giden kavgaların çoğunun evdeki iş bölümüyle ilgili olduğunu biliyoruz. Yemekleri kim yapacak, çamaşırları kim yıkayacak, ortalığı kim toplayacak, çiçekleri kim sulayacak,çocuklarla kim ilgilenecek, vb vb… Aileyi aile yapan ve hiç bitmeyen bir görevler silsilesi…

“Büyük aile”de bu görevler tüm aile fertleri tarafından paylaşılırdı. Feodal düzen zaten itirazsız itaate dayandığı için anlaşmazlık da çıkmazdı. Yükün ağırı kadınların sırtındaydı.

“Sanayileşme” ile gelen “çekirdek aile”de de bu görev ve sorumlulukların kadına ait olduğu varsayıldı. Ama kadın da zorunlu olarak dışarda çalışmaya başlayınca sorunlar patlak verdi. Çözüm olarak anneanneler ve babaannelerden medet umuldu.

Türkiye’de bu sistem kısmen de olsa devam ediyor, yoksa çoğumuz çocuk sahibi olamazdık. Doğum oranları daha da düşerdi.

Artık sanayi sonrası kapitalizminin “parçalanmış aile çekirdeği” evresindeyiz. Gene o soru: Çocukları kim yetiştirecek?

Ve onunla bağlantılı bir soru: Bu büyükanne ve büyükbabalar daha da yaşlanınca onlara kim bakacak?

SIRA ROBOTLARDA

Hiç şüpheniz olmasın, robotlar devreye girecektir. Dijital üretimin er geç ulaşacağı “kıtlık ötesi” üretim aşaması bunu hem kısmen mümkün hem de kaçınılmaz kılacaktır.

Temizlik ve mutfak işlerinde yardımcı olan robotlar çoktan piyasaya sunuldu. Bunlar her geçen gün daha marifetli hale geliyorlar. Zaten mutfağın ve evin tamamı otomasyona bağlanarak robotlaşmakta. Sabah çayınızı hangi saatte hazır olması gerektiğini ayarlayabiliyorsunuz!

Cinsellik, en azından başlangıç yıllarında, evliliği cazip hale getiren nedenlerden biri olagelmiştir. Karı koca arasında pek çok kavga o yüzden çıkmıştır. O halde, hiç şüphe yok ki, robot sanayisi bu konuda armut toplayacak değildir. Cinsellik ticareti ve sömürüsünde pek az sistem kapitalizmle rekabet edebilir. Bazı robotik icatlar şimdiden insanları gıdıklamaktadır.

Geçen yazımda da söylemiştim: Üç kuşak önce tanıdıkladıklarımın çoğu ilk elini tuttukları kızla evlendiler. Bakıyorum şimdiki gençler pek öyle düşünmüyorlar. Toplum da o konuda eskisi kadar talepkar davranmıyor.

Yalnız yaşamanın sıkıntılarına gelince… Dijital teknoloji insanları tek tek avutma ve eğlendirme konusunda pek mahirdir. Pek çoğu bunu dırdırcı karı ya da suratsız kocaya tercih edilecektir.

HAYAT ARKADAŞI

Kuşkusuz çoğumuzun kafasında idealize edilmiş bir kurum olarak evliliğin bunların çok ötesinde bir şey olması gerekir. “Hayat arkadaşlığı”dır, dünyaya karşı ittifaktır, özellikle çocuklar için bir sevgi ve şefkat “yuva”sıdır.

Gelin görün ki günümüzde bu tanımlara uyan evlilikler azınlıktadır. Ne yapılabilir?

Aile kurumunun içine düştüğü bunalımdan kaygı duyan dındar ve muhafazakar çevreler tek çarenin “kutsal evlilik” kurumuna geri dönüş olduğunu öne sürüyorlar.

Böyle bir geri dönüş mümkün mü?

“KITLIK SONRASI TOPLUM”UN AİLESİ

Tarımsal üretim, herkesin aynı yerde doğup birlikte yaşadığı ve öldüğü “büyük aile”yi doğurmuştu. Rasyonel olan örgüt biçimi oydu.

Sanayiye ucuz emek sağlamak için gençler kente göç edince nükleer ya da “çekirdek aile” ortaya çıktı.

“Geç sanayi toplumu” o çekirdeği de parçaladı ve etraf çocuksuz ya da tek ebeveynli ailemsilerle doldu..

Robotların baş role çıkacağı “kıtlık sonrası toplum” (post-scarcity society) nasıl bir aile isteyecek? Bu toplumun kendisi nasıl bir toplum olacak?

Tekno-faşist bir totaliter toplum mu, yoksa eşitlikçi, adil paylaşımcı, bir özgürlük toplumu mu?

Herhalde aile de ona göre belirlenecek!