Çöküş sürecini geciktirmeye, ertelemeye odaklanan AKP ve küçük ortağı MHP, ‘olağan’ yönetme yetisini yitirmiş görünüyor. Toplumun geniş kesimlerinin rızasını üretemediği için meşruiyetini giderek yitiren rejimin, kaba şiddet dışında elinde çok az araç kalmıştır. Yaşanan gelişmeler, zor uygulamadan yol alınamayacağını AKP’nin düstur haline getirdiğini de gösteriyor. Geniş kesimleri ikna etmenin zorluğunu gören AKP, operasyonlarla bir süre daha devam etmenin yollarını arıyor. 

Muhalif hareketi dağıtmak ve 'atomlara ayırmak', her türlü muhalefeti yakından izlemek ve ezmek için başvurdukları korkunç metotlar ürkütücü, akıl almaz bir hal alıyor. Seçim öncesi ve sonrası yaşanacak türlü senaryolar üzerine düşünülüyor.

Semptomlar AKP ve MHP rejimiyle sınırlı değil. Semptomların ortaya çıkış nedeni sadece ülkede yaşanan gelişmelerle de açıklanamaz. Uluslararası gelişmeler de gösteriyor ki, egemenler sözde demokrasiyi getirdiği ve götürdüğüyle tartıya vuruyor. Sözde demokrasinin kapitalizmin sürdürülebilirliği için hala yararlı bir rejim olduğunu düşünenlerle, kapitalizmin yaşadığı krizin ancak doğrudan çatışma ve baskı yöntemiyle faşist rejimlerle çözüleceğini düşünenler arasında yaşanan tartışma güçler dengesinin iki yanını oluşturuyor.

NEREYE DOĞRU? 

Kapitalistler ve onun ideologları eğer demagoji yapmıyor, nesnel durumun tahlilini yapıyorsa, kapitalist ekonominin krizlerden kurtulamadığı en iyi ihtimalle devrettiğini görüyor. Enflasyon, artan işsizlik, büyüme oranlarında yaşanan çelişkileri aşmanın yöntemi olarak sadece rejim değişikliğine değil, ancak rejim değişikliğini zemin yaparak geniş kesimlerin “birikimine” el koymanın yolları aranıyor. Almanya’nın ünlü dergisi Der Spiegel’in Karl Marx’ın fotoğrafının altına, “Marx haklı mıydı?” diyerek, “Kapitalizm neden daha fazla işlemiyor ve kendisini nasıl yenileyebilir?” sorusuna yönelmesi de hem kapitalizmin işleme sorununun kabulünü hem de nasıl yenilenebileceği konusunda tartışmanın daha fazla artacağını gösteriyor.

UMUT İÇİN YETERLİ DEĞİL!

Anlaşılması gereken ise kapitalistlerin yaşanan sorunu sınıfsal olarak çözmeyi tercih edemeyeceği tersine zorunlu olarak daha da derinleştireceğini görmektir. Geniş kesimlerde kapitalist sistemin yürüyemeyeceğini bu nedenle anti-kapitalist fikrin yaygınlaştığı da görülebiliyor. Anti-kapitalizmin yaygınlaşması önemlidir ama umut için yeterli değildir. 1929 buhranı sırasında geniş halk kesimlerinin de, gerek maddi gerek manevi durumlarından şikayetçi oldukları hatta büyük değişimler talep ettiği hatırlanmalıdır. Yaygınlaşan anti-kapitalist düşünceye rağmen geniş kesimler kendilerini bir anda kapitalizmin başka bir yönetim biçiminde, faşizme yedeklenmiş bulduğu unutulmamalıdır.

Bugün de gelişen siyasi konjonktürü gözlemleyen kapitalistlerin bizzat anti-kapitalist, anti-emperyalist propaganda ile kitleleri manipüle edeceğini, buna uygun siyasi partileri hazırlayacağını veya revize edeceğini düşünmek kapitalizmin kısa tarihine bakıldığında gayet anlaşılır olacaktır. Devlet bürokrasisi ve siyasi partilerin reorganizasyona götürüleceği yeni gelişmelerle kendisi hissettirmektedir.

20 yıl önce Ortadoğu’yla sınırlı kalacakmış gibi düşünülen savaş politikaları kendisine yeni bölgeler buluyor ve genişliyor. Enflasyon sorununun kolay kolay çözülemeyeceği de görülüyor. Ve daha birçok sorun! Durum açıktır halk kesimleri için girdap derinleşiyor. Bu kargaşa ve silsile ortamını kavrayabilmek için Şükrü Erbaş’ın ifadesiyle, “Daha yakından görebilmek için daha uzaktan bakmak” gerekiyor.