Geçtiğimiz hafta yaptığım bir haber nedeniyle bugün savcılıkta ifade vereceğim. Ancak ilk ‘ifadeyi’ siz değerli okurlarımızla paylaşmak istedim…

Bu satırları kaleme alırken gazeteciler Barış Pehlivan ile Murat Ağırel’in bir kez daha haksız şekilde cezaevine gönderileceği gerçeği yüreğime otursa da gerçek gazetecilerin asla sindirilemeyeceğinin inancıyla mücadeleyi kendi mevziimden sürdürmek istiyorum.

Haberimi hatırlatmadan önce de destek veren tüm dostlara teşekkür ediyorum.

Hiç tanımadığım yurttaşlardan mesajlar aldım… Tanıdığım, tanımadığım pek çok avukat, gönüllü olarak destek sunabileceklerini söyledi.

İzmir Gazeteciler Cemiyeti (İGC) ve Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) yalnız hissettirmedi, bir telefon kadar uzakta olduklarını belirtti.

Gazetecilerin korkutulmaya ve yalnızlaştırılmaya çalışıldığı böylesi bir dönemde omuz vermekten çekinmeyen herkese minnettarım…

***

Gelelim ifade vereceğim habere…

9 Şubat tarihli manşetimizde “Bu hâkimi kim durduracak” diye sorduk… Çünkü; aile içi şiddet nedeniyle yargılanan İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin hâkimi Hacım Çiftçi, Karşıyaka 1. Aile Mahkemesi’nin verdiği konuttan uzaklaştırma ve ruhsatlı silahını kolluğa teslim etme kararlarını uygulamıyor. Yani hukuk tanımıyor…

Savcılık ve kolluk ise yasal alt yapıdaki eksiklerden dolayı hâkim Hacım Çiftçi’ye müdahale edemediği için mahkemenin verdiği kararları uygulatamıyor… Bu noktada mağdur avukatları; Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun (HSK) olaya müdahale ederek tedbir almasını istiyor… Tedbir olarak da hâkim Çiftçi’nin geçici yetkiyle başka bir yargı çevresine görevlendirilmesi gerektiği ifade ediliyor…

Aslında haberin özeti bu…

Bana göre; bu haberi okuyan ve basın özgürlüğüne inanan ortalama zekaya sahip herkesin haberin içeriğinde kişilik haklarına saldırı niteliği taşıyacak hiçbir unsurun olmadığını anlaması gerekiyor…

Anlamayanlara anlatayım…

***

Basın özgürlüğü sayesinde özellikle kamu otoritesini elinde bulunduranların denetimi sağlanmaktadır ki bu denetim en az yargısal denetim kadar önemlidir. Zaten bu yüzden basın, özgür olmalıdır. Ancak elbette ‘haber verme hakkı’ bazen de ‘kişilik hakkının ihlali’ sonucunu doğurabilir.

Tam da bu noktada Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına göre; basın özgürlüğü ile kişilik hakkı karşı karşıya geldiği zaman üstün yararın tercih edileceği ve bunun da en temel ölçütünün ‘kamu yararı’ olacağının bilinmesi gerekir.

Öte yandan bir haberin, haber verme hakkı kapsamında kaldığının ve bu nedenle hukuka uygun olduğunun kabul edilebilmesi için; kamu yararı taşıması, gerçek ve güncel olması, haberde özle biçim arasındaki dengenin gözetilmiş olması gibi unsurlara ihtiyaç var.

***

Şimdi yukarıdaki bilgiler ışığında haberin unsurlarını birlikte değerlendirelim…

Söz konusu haberde kamu yararı var mı? Evet var…

Maaşını vatandaşın ödediği vergilerden alan ve ekmek kadar, su kadar ihtiyaç duyduğumuz adaletin en temel unsuru olan hakimlerin, mesleki onurlarını korumaları gerekir…

Bir hâkim, kendisi hakkında verilen mahkeme kararını tanımıyorsa ve diğer yetkili kurumlar buna karşı bir yaptırım uygulayamıyorsa vatandaşın gözünde yargı erkinin itibarı nasıl korunabilir? Adalete olan güven sarsıldığında sonuçları neler olur?

Sırf bu soruların cevabı bile haberdeki kamu yararını ortaya koyar…

***

Peki söz konusu haber güncel ve gerçek mi? Bu da evet…

Çünkü hâkim Hacım Çiftçi, hakkında verilen uzaklaştırma kararını uygulamadığı için şu an boşanma davası süren eşi Esin Çiftçi’yi mağdur etmektedir…

Önleyici tedbir kararlarını yerine getirmeyerek de ihlal suçunu işlemektedir…

Ayrıca Karşıyaka 1. Aile Mahkemesi’nin geçtiğimiz ay aldığı önleyici tedbir kararı ile hâkim Çiftçi’nin bu karara itirazının Karşıyaka 2. Aile Mahkemesi tarafından reddedilmesi de çok açıktır…

Kaldı ki yaptığımız haber neticesinde HSK da harekete geçerek soruşturmaların selametine ve yargı erkinin itibarına zarar verilmemesi gerekçesiyle hâkim Hacım Çiftçi’yi geçici yetki ile Adana’da görevlendirmiştir… Haber günceldir, mahkeme kararlarıyla gerçektir ve HSK’nın müdahalesiyle de sonuç almıştır…

***

Son olarak haberde öz ile biçim arasındaki denge gözetilmiş midir? Evet…

Yani haberin yazılış şekli, kişilik hakkını zedeleyecek üslupta mıdır? Haberin özü ve amacı dışında ifadeler kullanılmış mıdır? Özel hayatı ifşa var mıdır? Çok net ifadeyle hayır!

Çünkü haberin içeriğinde hâkim Çiftçi’nin aile içi şiddet, hakaret ve tehdit suçlamalarıyla yargılandığı belirtilse bile dava sonuçlanmadığı için olayların detaylarına dair en ufak bir bilgi dahi paylaşmadım.

İddianameye ulaşmama ve mağdur Esin Çiftçi ile detaylıca konuşmama rağmen, davaya konu olan şiddetin boyutuna dair herhangi bir iddiayı asla dile getirmedim.

Hâkim Çiftçi’nin, kendisi hakkında uzaklaştırma kararı veren Karşıyaka 1. Aile Mahkemesi hakiminin odasını bastığı, bağırıp çağırdığı, bunun üzerine adli kalem personelinin polis çağırdığı iddiasını bile teyit edemediğim için haberde kullanmadım…

Çünkü haberdeki asıl amaç; okurun merak duygusunu gereksiz şekilde kaşımak değil, bir hâkimin hukuk tanımayarak yargı erkine verdiği zararı ve kadına yönelik şiddetle mücadelede yasanın nasıl uygulanamadığını ‘kamu yararı’ gereği halka göstermektir…

Özetle; hâkim Hacım Çiftçi’yi tanımam bilmem, mahkeme sonuçlanana kadar aile içinde yaşadıkları da kimseyi ilgilendirmez… Ama şu anki tabloda, hukuk tanımayan bir hâkimin habere konu olmasında ‘kamu yararı’ vardır ve biz bunun takipçisi olmaya devam edeceğiz…

İfadem budur ‘sayın’ hâkim!