Evvelsi gün CHP İzmir İl Örgütü tarihi bir gün yaşadı. Geçtiğimiz hafta sonundaki son ilçe kongresinde Çiğli’de ilçe başkanı seçilen Utku Gümrükçü sabah saatlerinde mazbatasını aldı. Bornova’daki İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin şehidimizin evinin civarında yaptırdığı Şehit Üsteğmen Ömer Bozkurt Parkı’nın açılışında karşılaştık ve sıcak sıcak “Hayırlı olsun” dedik. Akabinde yine orada olan CHP İl Başkanı Asuman Ali Güven ile birlikte CHP İl’e geçen Gümrükçü burada samimi bir ortamda il yönetim kurulu üyeliğinden istifa dilekçesini kaleme aldı. Akabinde yedek üye Adnan Alabay il yönetim kuruluna davet edildi. Albay da bir tepsi baklavayla yönetim kurulu toplantısına bir saatten fazla varken il binasına geldi. Gümrükçü, Çiğli kongresinde kendisini il delegasyonu listesine yazmamıştı. Böylece doğal delegeliği de kalktığı için il kongresinde oy kullanamayacak. Buna karşılık yedekten yönetime gelen Alabay ise Karşıyaka’da il delegesi seçilememesine karşın şimdi doğal delege olarak il kongresinde oy kullanabilecek. Bütün bu ilginç ve ilginç olduğu kadar renkli ve karmaşık sürece tanıklık etmiş oldum. En güzeli de başından sonuna kadar zarafet ve inceliklerle dolu bir gün yaşanmış olmasıydı. Gümrükçü, evvelsi gün katıldığı televizyon programında da süreçle ilgili nazik bir zeminde oldu. Bu bağlamda kendisini kutluyorum. Kırk yaşın altındaki konumuyla daha uzun yıllar inanıyorum ki önemli konumlarda CHP’ye katkıları olacaktır. Böylesi figürlere sahip çıkmak gerekiyor.

İl kongresi sürecine değineceğim ama öncelikle ilk ve son ilçe kongresine değinmek istiyorum. Çünkü Konak’taki ilki akış ve içerik olarak oldukça düşük yoğunlukluyken Çiğli’deki ikincisi yüksek bir yoğunluktan da öte zirveyi yakaladı. Böylesi iz bırakan bir kongreye emeği geçenleri kutlamak gerek. Nasıl mı? Bakın analatayım…

KONAK’TAN ÇİĞLİ’YE; İLK VE SON KONGRELER

Çiğli’ye göre iki kat bir ilçe olan, merkez ilçe niteliğindeki Konak ilçe kongresi salona hapsolan, bırakın muhiti, önündeki caddeye bile taşmayan bir atmosferde cereyan etti. Öyle bir Divan krizi yaşandı ki evlere şenlik. Genel Sekreter salonda, YDK Başkanı salonda, Divan Başkanı olarak görev yapacak olan Grup Başkan Vekili de salonda ama tüzüğe aykırı şekilde kongreyi bir yönetim kurulu üyesi “sunucu” pozisyonunda uzun süre yönetti! Hatta o yönetemeyince mikrofondan uzaklaştırıldı ve yerine bu kez başka bir sunucu geçti! Çok uzun süre sonra nihayet Divan Başkanı meselenin farkına vardı da top sunuculardan Divan’a geçti! Milletvekillerinin dışında sadece iki delege siyasi içerikte konuşma yaptı; bu da ayrı bir zafiyetti. Oysa, merkez ilçe Konak’taki ilk kongreden beklentiler yüksekti; buradan “değerli” bir start alınabilirdi. Maalesef geriye bakıldığında akılda pek de bir şey kalmadı.

Çiğli’ye gelince… Müthiş bir kongre oldu tek kelimeyle. Hem içerik hem de biçim olarak müthiş… 70’lerdeki CHP kongrelerinde sandım kendimi bir an. Caddelere, sokaklara, kahvelere, lokantalara taşan; koca salonda zor adım atılan bir kongre atmosferi… Balkonlar, fuayeler, sahanlıklar da tıklım tıklım… Birinin ayağına basmadan, dokunmadan geçmek, adım atmak olanaksız… Delegelerin, adayların konuşmaları son derece içerikli… Ama bir o kadar zarif, bir o kadar siyasi nezakete uygun. Alabildiğine bir yarış ama itiş kakış olmadığı gibi kongreden sonra akılda güzel şeylerin kalması için herkes azami dikkatli… Ya Divan? PM üyesi de olan Prof. Dr. Özkan Yıldız arkadaşımız hayatında ilk kez bir parti kongresi yönetmesine karşın son derece uygar, dikkatli, tüzüğe uygun, başarılı bir yönetimle kongrenin akılda kalan bir kongre olmasına olumlu katkıda bulundu. O yüzden de başta bendenizden olmak üzere herkesten tebrik aldı. Kendisini buradan bir kez daha kutluyorum. Çiğlide esaslı bir yarış oldu. Mahallelerden itibaren sonunda iyi organize olan Utku Gümrükçü tartışmasız seçimin kazananı oldu ama burada aslında kazanan CHP oldu. Bir aday çıkıp belediye başkanına rağmen ve onun desteklediği aynı zamanda yanında çalışan mevcut başkanı aday olamayacağı konuma getiriyorsa, zoru başarıyorsa mesele açık ve net ortadadır. Delege, parti tabanı neyin olmayacağını belirlemiş ve neyin olması gerektiğini de işaret etmiştir kongre sürecinde ve nihayetinde kongrede. Bu meyanda Utku Gümrükçü’yü de kutlamak gerekiyor (Gümrükçü ile dönük mesajlar da veriyor, bu mesajı kongrede de verdi üstü kapalı şekilde, katıldığı son televizyon programında da ama zarif bir tonda. “Konsensus kendi üzerinde de olabilir” beklentisi var).

Çiğli’de kutlanması gereken birisi daha var; aslında bütün olarak İzmir’de mahallelerdeki ve 30 ilçedeki kongre sürecini başarıyla yürüten ve arka planda bunun için çok çaba harcayan CHP İl Başkanı Asuman Ali Güven. Siyasi deneyimi ve derinliği yanında sakin, güvenilir kişiliğiyle, dengeli duruşuyla aslında kakafoni kokan süreci başarıyla yöneterek kongreler maratonuna damga vurduğunu kabul edelim. Bu hiç de kolay değildi. “Kolay değildi” derken, 20 Aralık 2015’teki önceki il kongresine ve çıkan sonuca, arkasından oluşan parçalı ve kakafonik tabloya dikkat çekmek istiyorum. Çok sesli bir yapı, 23 belediye, 30 ilçe örgütü ile kapsamlı ve karmaşık bir atmosferde İzmir CHP’de birleşitirici olabilmek, yapıcı olabilmek, barış iklimi oluşturabilmek, bu yapıyı senkronize edebilmek hiç de kolay değildi. Güven bu sınavı başarıyla geçti. Buraya yeniden döneceğim. Başkan Güven Çiğli’de ne dedi, hangi mesajları verdi, biraz oraya bakmakta yarar var.

Güven, Çiğli kongresinde il kongresinin de yapılmasıyla CHP İzmir olarak artık 2019’a kilitleneceklerini ve bu çerçevede Çiğli’nin de üzerine düşeni yapacağına, halk iktidarını kuracaklarına inandığını söyledi (Zaten her platformda ve basın açıklmalarında dışa dönük iktidar mesajları veriyor). İl yönetimi olarak 30 ilçeyi de eşit bir şekilde kucakladıklarını ve yoldaşça bir iklimde çalıştıklarını belirten Başkan Güven, 42 yıllık bir partili ve yol arkadaşı olarak dürüstçe ve onurlu bir şekilde görev yapmaya çalıştığının altını çizdi.

Başka mesajları da vardı Güven’in; 7 Ocak’taki il kongresinden CHP İzmir’in güçlenerek çıkacağına inandığını ifade ederken “İzmir Büyükşehir” diye bir sorunlarının olmadığına vurgu yaptı. Başkan, ellerindeki yerel yönetimlerden ziyade 2014’te kaybedilen sekiz ilçeyi almak gibi bir ödevlerinin olduğunu, burada yoğunlaşmak gerektiğini ifade ederken mücadeleyi içeride değil dışarıda aramak gerektiğini münasip bir dille ortaya koydu. 80 ilin İzmir’e baktığını, İzmir’in demokrasi mücadelesinin en önemli kenti olduğunu işaret eden Güven’in konuşmasındaki bir vurgu da bu bağlamda bireysel isteklerin öne çıkarılmamasınaydı.

CHP İZMİR’İN KARNESİ

Bu arada Güven’in il kongresi öncesindeki ilçe kongreleri sürecine dair bazı istatistiklerini de hatırlatmakta yarar var. İl kongrelerinde il delegasyonu bir öncekine göre yüzde 64,4 oranında değişti. Dokuz ilçe başkanı değişirken bunların yönetim kurullarındaki değişim oranı yüzde 62,5 oldu. Kadın ve gençlik kotalarına tam uyum sağlandı. CHP İzmir’in üye sayısı iki yılda 20 bin arttı. Yeni üyeler arasında gençler ve kadınların hatırı sayılır bir oranı var; yüzde 38’i kadın. Kuşkusuz bu istatistikler İzmir’de ‘katakulli’ olmadığını, gayet şeffaf ve demokratik bir şekilde tüzüğe uygun çalışmalar yapıldığını, herkesin önünün açık olduğunu gösteriyor. Bu istatistikler örneğin İstanbul’da çok düşük, genelde İzmir’deki değişim ve üye artış oranları yakalansa ülke ölçeğinde CHP çok daha büyük bir dinamizm yakalar kanaatimi de belirteyim.

Sadece bu kadar değil… CHP İzmir, ülke ölçeğindeki etkinlilere de aktif ve hissedilir destek veriyor. Yakın dönemdeki iki etkinliği not etmek isterim: Bendenizin de bir çalıştayda konuşmacı olduğu Çanakkale’deki Adalet Kurultayı’na lojistik ve organizasyonda çok büyük desteği oldu İzmir örgütünün. Son olarak 5 Aralık’ta Ankara’da 25 bin kadın seçme ve seçllme hakkının yıldönümünde bir araya gelirken CHP İzmir 5 bin kadını seferber edebildi. Bütün bunlar kolay olmuyor. Keza komşu illere, Ege Bölgesi’ne destek, kardeş belediye uygulamaları, Güneydoğu il örgütleriyle dayanışma da not edilmesi gereken artılar. CHP Diyarbakır, Hakkari, Siirt il başkanlarının 9 Eylül’de İzmir’de “onur konuğu” olarak ağırlanması, Güven’in bir heyetle Diyarbakır il kongresine katılımı çok değerli adımlardı.

Daha önceye gidelim; OHAL koşullarını da hatırlayarak… CHP İzmir, referandumda görevini yaptı. İzmir, literatüre katkımla “Hayırın Başkenti” oldu. Bu süreçte CHP İl Başkanlığı’nın açtığı, İl Başkan Yardımcısı Salih Özçiftçi’nin il başkanlığı adına gözetimindeki İzmir Merkez Demokrasi Evi’nde üç arkadaşımızla aldığım sorumluluk siyasi yaşamımın en unutulmaz safhalarından birisi olacaktır. Burada “Hayır Bloku” olarak değerli çalışmalar yürüttük. Bu noktada il başkan yardımcımız Alper Yücel’i de anmalıyım.

7 OCAK’TAKİ İL KONGRESİNE DOĞRU

İzmir’deki ilk ve son kongreden sonra merak edilen ve artık son düzlüğüne yaklaştığımız CHP İzmir İl Kongresi sürecine bakalım şimdi de… Önce şunu belirtmeliyim; İzmir medyasında maşallah spekülatif haberler ve yorumlar kol geziyor. Oysa CHP içindeki çalkantılarda taraf olmak, bir kesime karşı başka bir kesime arka çıkmak, ortaya bir alay isim atarak tutanı “ben demiştim” diyebilmek için toto oynamak gazetecilik olmuyor. CHP İzmirİl Başkan adaylığını bu kadar ucuzlatmamak gerekiyor. Biraz mantık gerekiyor. Biraz meseleye katmanlı bakmak gerekiyor. Biraz meselenin koordinatlarını görmek gerekiyor. Bilmeyebilirsiniz ama zahmet edip sorup soruşturmak, fikir almak, araştırmak gerekiyor. Uğur Mumcu’dan ders almak gerekiyor; ne demişti üstat; “Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz”.

TÜRKİYE’NİN ÜÇÜNCÜ BÜYÜK İLİNİN BAŞKANININ PROFİLİ

CHP’nin İstanbul, Ankara, İzmir il başkanları bir MYK üyesi ayarında, en azından o ayara yakın partililer olabilir. Kalibre budur. Peki bu ne demektir? Öncelikle siyasi deneyim demektir. Derinlik demektir. İl düzeyinde örgütü tanımanın yanında üst kademelerle diyalogu olmak ve sürdürebilmek demektir. Genel başkan ve MYK üyeleriyle diyalogda olmak demektir. İlin önemli kamu kuruluşlarının yetkileriyle, önemli sivil toplum örgütleriyle, iş çevreleriyle, sendikalarla ilişkide olmak demektir. CHP İzmir İl Başkanı; Vilayet, Emniyet Müdürlüğü, Milli Eğitim Müdürlüğü, İTO, EBSO, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı gibi kuruluşlarla diyalog içinde olacak kişi demektir. CHP İzmir İl Başkanı 30 ilçe örgütü, il kadın kolları, il gençlik kolları ve halihazırdaki 23 belediyenin siyasi amiri demektir.

Meseleye bu perspektiften bakıldığında İzmir medyasında yazılıp çizilen isimlerin ezici çoğunluğunun CHP İzmir İl Başkanlığı için ideal simalar olmadığı açıkça görülecektir (Bu arada ulusal medya organlarından CNN’de CHP’nin kurultay süreciyle ilgili haberde üç büyük ile de değinildi hafta içinde ve Asuman Ali Güven, Mahir Polat ve Cevat Durak’ın isimleri zikredildi).  İzmir medyasında sözü edilen isimlerin bir kısmı kuşkusuz değerli ama devrini geçirmiş simalar. Onlardan keşke tüzük kurultayı yapılsa da ilgili bir madde eklenip partide “danışman”, “müfettiş” vb. sıfatlarla yararlanılsa. Bazı isimler ise il düzeyinde sorumluluk üstlenecek deneyim ve derinlikten uzaktır. Örneğin adı geçen birisi çok iyi bir il yönetim kurulu üyesi olabilir ve ili tanır, ileride de il başkanlığı gibi bir sorumluluğa talip olabilir. Yine örneğin, adı geçen başka iki isme baktığımda ise iyi bir belediye başkan adayı profili gördüğümü ama il başkanlığına uzak olduklarını rahatlıkla söyleyebilirim. Bu örnekler çoğaltılabilir ama burada keseyim. Zaten ben de isim zikretmeyeceğim, profil ortaya koymaya çalıştım. Anlayan anlamıştır. Sadece şunu da eklemeliyim; siyasi deneyim ve derinlikle beraber İzmirli veya artık İzmirlileşmiş bir sima CHP İzmir İl Başkanlığı için avantajdır. Bunu hangi anlamda söylüyorum? İli derinliğine ve bütün coğrafyasıyla kavramak ve daha fazla katkıda bulunabilmek anlamında... Yoksa başka bir önemi yok bu kriterin.

UZLAŞMAYA DAYALI TEK ADAY FORMÜLÜ MÜ?

“Profil” demişken… Mevcut Başkan Güven’in CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ile diyalogunda “İzmir için üzerinde uzlaşılacak ve süreci götürebilecek bir tek aday” formülü üzerinde durduğu sır değil. O gün bugündür de Güven bu görüşünün arkasında duruyor ve ilçe kongrelerine müdahale etmeyerek, olabildiğince demokratik bir iklimde, tüzüğe göre yapılmasını gözeterek süreci tamamladığını söyleyebiliriz.

Güven’le birlikte CHP İzmir’deki önemli bir figür de kim ne derse desin Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu. O da “üzerinde uzlaşılacak”, hemen herkesin “tamam” diyeceği bir aday ortaya çıkabilmesi için mesai yapıyor. Bu kez “tek seçici” olmak durumunda değil. Kendisi de bunun idrakında. Güven de Kocaoğlu da iki sene önceki kongrenin asla tekrarlanmamasını istiyor. Bunu aklından bile geçirmek istemiyorlar. İkisinden de aldığım izlenim bu. Bu konuda gayet titizler.  O yüzden bir konsensus peşindeler. Ancak “ille de ne pahasına olursa olsun tek aday” demek değil tabii bu. Güven de Kocaoğlu da sürece sorumlu yaklaşıyorlar. Bu izlenimimi kuvvetle not etmek istiyorum. İki önemli isimle de baş başa görüştüm ve hakikaten sürece sorumlu yaklaşmaları CHP İzmir için bir şans. Bu bağlamda diğer aktörlerin de -ki, onlar da önemli aktörler-; milletvekillerinin, ilçe başkanlarının, belediye başkanlarının da sürece en az adını andığım iki aktör kadar sorumlu yaklaşmaları da önemlidir. Bu noktada Kamil O. Sındır, Tacettin Bayır, Atila Sertel, Mustafa Balbay, Musa Çam gibi isimlerin yanında PM Üyesi Mustafa Moroğlu’nun, İzmir siyasetinde önemli bir figür olan Alaattin Yüksel’in; Karşıyaka, Bornova, Bayraklı, Buca, Konak gibi büyük metropol ilçe belediye başkanlarının; keza metropol ilçe başkanlarının tavırları, hareket tarzları önemlidir. Bu noktada Tuncay Özkan’ın da sanılanın aksine daha serinkanlı ve gerçekçi bir bakış açısı tutturacağını tahmin ediyorum. PM’nin İzmir kanadından Prof. Dr. Özkan Yıldız’ın da sosyolog ve siyasetçi kimliğiyle meseleye doğru ve olumlu yaklaşacağını, partiyi ön plana alacağını biliyorum. Hepsinin bakması gereken açı; Güven’in “2019’a kilitlenmek” açısıdır. Zaten birtakım hırslardan, kendine dönük dizayn hesaplarından vb. uzaklaşmanın zamanı şimdi değilse ne zaman?

KOCAOĞLU’NUN UZLAŞMA İÇİN İSİM BELİRLEME TURLARI

Bu arada Kocaoğlu’nun ilçe başkanlarıyla istişaresine itirazlar düşük tonda olsa da var ama itiraz edenlere Kocaoğlu’nun İzmir’le ilgili olarak geçen hafta Ankara’da Genel Başkan Kılıçdaroğlu ile üç buçuk saatlik ikili görüşmesini hatırlatırım. Şundan da herkes emin olmalı; Kocaoğlu, Kılıçdaroğlu ile görüşmesi sonrasında ilçe başkanlarını davet ederek il kongresiyle ilgili istişarede bulundu. Kendini bu yaklaşıma mezun gördü. Ayrıca bilmeyenler için bir not daha; Kocaoğlu ilçe başkanlarını davetinin öncesinde CHP İl Başkanı Güven’den de “destur” aldı.  Ki, 25 Aralık’ta da öğleyin milletvekilleriyle akşamleyin de ilçe belediye başkanlarıyla bir araya gelecek. Kocaoğlu 26 Aralık için de il başkanlığından randevu aldı, Güven ve arkadaşlarını ziyaret edecek. Muhtemelen o ziyarette de malum konu başlığı ele alınacak.

Tabii bu arada başkaları da istişare turları yapacaktır, yapmalıdır, bu da doğaldır. Sonuçta istişare odakları farklı olsa da hepsi genel başkanda toplanacaktır. Son noktayı da genel başkan koyacaktır. Böyle de olmalıdır “uzlaşma adayı” olacaksa, tek aday olacaksa. Ancak, Kocaoğlu’nun yürüttüğü temasların genel başkan nezdinde birinci derecede etkili olacağını, genel başkanın farklı odaklardan da rapor alsa da onunkine özel bir önem vereceğini de not edeyim. “Nereden biliyorsun?” sorusunu duyar gibi oluyorum. Yanıtım şu: “Genel merkezi iyi bilen, genel başkanı iyi tanıyan birisi olarak söylüyorsam bir bildiğim vardır.”

UZLAŞMA ADAYINDA SON SÖZÜ KILIÇDAROĞLU SÖYLEMELİ

Sonuç olarak okurlar, CHP kamuoyu bir cümle bekliyor bu yazıda henüz söylenmeyen. O cümleyi söyleyeceğim. Demirel’in Türk siyasi literatürüne kattığı deyimle, “Turpun büyüğü heybede”.

O zaman çıkaralım o büyük turpu, bakalım nasıl?.. Mevcut tabloda, verili koşullarda (23 Aralık) ikisi mevcut il yönetiminden ikisi de başka isimlerden olmak üzere dört aday adayının şimdiden eleğin üstünde kaldığını söyleyebiliriz. Mevcut il başkanı Güven’in Genel Başkan Kılıçdaroğlu’na götürdüğü “uzlaşma ve tek aday” formülü şimdilik önde gözüküyor. Bu formülü güçlendiren bir etken de iki adaylı seçimde kimsenin “kaybeden” olmak istemeyeceği gerçeği. Eğer İzmir’de söz sahibi siyasi aktörler uzlaşmaya gidebilirse bu bağlamda Güven’in bir adım önde olduğunu da belirtmek kehanet olmaz. Ama yine de şu notu düşmeden edemeyeceğim: Genel Başkan Kılıçdaroğlu “uzlaşma adayı” olarak tek adayla gidilecek kongrede o tek aday kim olacaksa elini bizzat kaldırmalı. Sonra da 7 Ocak’ta katılacağı İzmir il kongresinden Türkiye’ye bir İzmir rüzgarı estirmeli. İşte o zaman CHP İzmir yarılma olmadan kongreden çıkar ve 2019’a ya da erken gelecek cumhurbaşkanlığı seçimine, yerel seçimlere birlik beraberlik içinde kilitlenir. İki veya üç adaylı bir il kongresine ise genel başkanın katılacağını hiç sanmıyorum. O kongreden de parti yarılarak çıkar. Bundan

Benden söylemesi…

BEKLENEN GELİŞMEYLE İLGİLİ SON BİR NOT

Not: Yazıyı bitirirken dün öğleden sonra CHP il yönetimiyle ilçe başkanlarının toplantısında Güven’in il başkan adaylığını düşündüğünü ve önümüzdeki günlerde bu konuda kesin kararını vereceğini söylediğini öğrendim. Bu açıklama da sürpriz olmadı. Beklenen bir açıklamaydı diyebilirim. Hatta CHP Genel Sekreteri Sındır’ın da habersiz olarak toplantıya geldiğini ve düşüncelerini, yaklaşımlarını il yöneticileri ve ilçe başkanlarıyla paylaştığını duydum. Utku Gümrükçü’nün de ilçe başkanı sıfatıyla katıldığı toplantıda başkanların Güven ve arkadaşlarına süreci iyi, adaletli ve demokratik şekilde yönettikleri için teşekkür ettiklerini de not etmek gerek.