Bir zamanlar antik çağ heykeltıraşının büyülü dokunuşları, Halkapınar'da efsanevi Artemis heykelini gökyüzüyle bütünleştirerek adeta hayata döndürdü.

Şimdi, bu destansı eser, Halkapınar'ın eski mavi göğüne bir şekilde geri dönmeli. Avrupa müzesindeki Artemis heykeli ise İzmir’in mistik mavisiyle duvarını boyadıkları bir odada, yalnız başına sergileniyor. Sanat ve tarih, bu gizemli kavşakta bir araya geliyor; Artemis'in çalındığı mavi göğe dönüşü, İzmir'in antik sırlarını aydınlatan mistik bir hikâyeye dönüşüyor. Unutulmamalı ki bu büyülü eseri yaratan heykeltıraş, İzmir'in gökyüzünden ilham alarak bu muazzam eseri meydana getirdi. O efsanevi buluşma, geçmişin izlerini günümüzde sürmek isteyen herkesi bekliyor.
Peki Halkapınar'ın kayıp Artemis heykeline ne oldu?

Homeros'un büyük şiiri İlyada ve Odessa'dan başka Homeros'un olduğu iddia edilen Homeros ilahileri bulunmaktadır. Bu ilahiler Homeros'un olmasa da en azından İsa'dan önce 6 yüzyıldan önce yazılmış olmalıdır. Bu Homeros ilahilerinden Artemis'e ait olanında şöyle denmektedir:
“Artemis kardeşi Apollon'a doğru gitmektedir. Ne zaman ki, ağabeysi Apollon'a doğru gidiyordu, atlarını sık sazlıklı Meles'te suladı. Ve şehrin ortasından altın arabasıyla geçti. “

Denecek ki burada Diana hamamlarından söz edilmiyor, Meles’ ten söz ediliyor; ancak ilahinin yazıldığı dönemde İsa'dan bin ya da 600 yıl önceki zamanlarda Basmane çevresi dahi denizle çevrili olabilir. Anadolu kıyıları zaman içinde dolmuş olmasıyla, o dönemin coğrafi yapısını hayal etmek, tarih öncesine dair iddialı bir keşif deneyimi sunuyor.

Bornova Camiisi'nde yer alan eski bir yazılı taş, Halkapınar'da bulunmuş olmasına rağmen, üzerindeki yazıda Meles kıyısından bahsedilmektedir. İsa'dan önceki döneme, yaklaşık olarak 150 yıl öncesine ait olan bu taş, Roma İmparatorluğu'nun hüküm sürdüğü zamanlara dayanır. İzmir'in antik dönemde ortasından geçtiği ifade edilen bu yer, şu anda Bayraklı'da, eski İzmir'in kazılarının yapıldığı bir bölgedir. Bu taş, tarih öncesine ait zengin izleriyle, İzmir'in geçmişine dair iddialı bir bakış sunmaktadır.

Roma döneminde, İsa'dan sonraki 180 yılında yaşamış olan ünlü İzmirli Aristides, Halkapınar’ı da içine alan geniş bir coğrafyada kaval çalınca balıkların hoplaya zıplaya dans ettiğini yazar. Aristides'in gözlemlerine göre, balıkların sıçrayarak dans ettiği bu olağanüstü anlar, adeta bir kutsallıkla yüklüdür. Büyük olasılıkla sıçrayan balıklar arasında kefal türünden olanlar da bulunmaktadır. Artemis'in aynı zamanda bir balık tanrıçası olarak anılması, ona "Diktinna" yani balık ağı tanrıçası ve aynı zamanda "Göl tanrıçası" unvanlarını kazandırmıştır. Bu zengin mitolojik bağlam, Antik İzmir'in doğal güzelliklerini ve kültürel derinliklerini iddialı bir şekilde yansıtmaktadır.

İtalyan yazar Storari'nin 1857'de kaleme aldığı bir eserde, Halkapınar'da bulunan Artemis tapınağının varlığından bahsetmektedir. Vaktiyle bu kutsal yerde suyun yüzeyine çıkan Artemis heykeli, İstanbul'a ardından Paris'e taşınmıştır. Günümüzde Halkapınar'da sular altında kalmış eski bir yapı temeli, bu efsanevi mekânın izlerini gün yüzüne çıkarıyor. Elde edilen bilgiler, Storari'nin yazdıklarının gerçeklik payının yüksek olduğuna işaret etmektedir, bu da Antik Artemis'in serüveninin sadece bir efsane olmaktan öteye geçebileceğini düşündürüyor.

Gölün oluşumuyla ilgili ilginç bir efsaneye göre, bölgedeki su kaynakları tufan tehdidi altında İzmir'i sular altında bırakınca, bir bilge su kaynağını sihirli yüzüğüyle mühürlediği bir kapının ardına hapsetmiştir. Rivayete göre, bu kapıdan sızan sular, Halkapınar gölcüğü ve Meles Çayı'nı meydana getirmiştir.

Osmanlı döneminde ise bölge, mesire yeri olarak ününü sürdürmüş. 1671'de İzmir'e gelen Evliya Çelebi, Halkapınar'ı İzmir'in seçkin ailelerinin piknik yaptığı bir "cennet köşesi" olarak nitelendirmiştir. Uzun yıllar Hükümet Konağı önünden kalkan faytonlarla ulaşılan Halkapınar bahçesi, şehirliler için popüler bir kaçış noktasıydı ve uzun yıllar İzmir'in su ihtiyacına karşılamaya devam etti.

Ancak 1973'te Halkapınar gölü büyük ölçüde kurudu ve 1975'te Kültür Bakanlığı tarafından koruma altına alındı. Su Fabrikası binası şu anda İZSU binası olarak kullanılmaktadır. 2006'da onaylanan su derleme yapısının restorasyonu içinse henüz beklenen bir adım atılmamış durumda.
İzmir posta kartlarının zamansız güzelliklerinden biri olan su derleme yapısı, günümüzde sadece şehrin geçmişine değil, belki binlerce yıl öncesine, Artemis heykelinin gökyüzüne yükseldiği bir zaman dilimine de ışık tutuyor olabilir. Bu eşsiz miras, kentin imajına dokunan ve tarihle iç içe geçmiş sofistike imgelerle bezeli bir hazine niteliğindedir. Ancak bu önemli izlerin, geçmişin göğe uzanan heykelleriyle birleştirilerek, İzmir'in mirasını canlandırmak ve kentin ruhunu modern çağa taşımak için tekrar keşfedilmesi gerekmektedir.

Bu imgelerin yeniden kazandırılması, sadece bir şehir değil, aynı zamanda zengin kültürel dokusuyla tarih sahnesinde parlayan bir İzmir'in doğuşuna katkı sağlayacaktır.

Efes Ateş Savaşı'nda Artemis'in heykelleri, kentin kutsal ateşini gizemli bir koruma altında muhafaza etti. Şimdi ise bulunan bu heykeller müzede sergileniyor. Halkapınar'daki kayıp gölette ise Artemis'e ait efsanevi heykel, Tufan sırasında suyun sihirli güçlerce İzmir'e emanet edilip mühürlenmişti.

Binlerce yıl süren bir serüvenin içinde, Halkapınar'ın kaynak sularında hala varlığını sürdüren bu büyülü su, Artemis'in ruhunu kamelyaya benzeyen yapıda derin bir hüzünle koruyor. Sanki zaman, ateşin ve suyun ritmik dansında kaybolmuş, geçmişin esrarengiz sırlarını günümüze taşıyan bir melodi gibi heykelin geri dönüşünü bekliyor. Siz de bu büyülü hikâyede zamanın ruhunu keşfetmeye hazır mısınız?