Satılması ile hiç kimseye faydası olmayan muhteşem bir koyu nasıl yok ediyorlar…

Çeşme’nin turistik bir ilçe haline gelmesinde ismi çok bilinmeyen Dr. Binbaşı Halis Temel isimli heykeli dikilmesi gereken bir kahraman var. Rahmetli Dr. Temel 67 sene önce gelmiş Çeşme’ye. O zamanlar Çeşme çok küçük, köy gibi bir yer. Turist filan yok, sadece İzmir yerlileri Ilıca’da 3-5 otelde kalıyor, kaplıcalara gidiyorlar.

Çeşme’de o zamanlar muhteşem koylar var. Ama her yer çorak. Zira mübadele sonrası tüm sakız ağaçları ve üzüm bağları kesilmiş, yakacak odun-kömür yapılmış. Paşalimanı denilen yolu olmayan bir koy var. Dr. Temel atlıyor bir merkebe, Paşalimanı’na geliyor ve koya aşık oluyor. Memur maaşı ile (o zamanlar maaşlar bir anlam ifade ediyordu) bölgedeki 21 parça arsayı tek tek toplayıp 120 dönüm büyüklüğünde bir alan yaratıyor.

Suyun olmadığı alanda, kısıtlı imkanlarla 50 bin ağaç dikiyor. Eşek sırtında taşıdığı su ile çocuklarını-fidanlarını her gün suluyor. Çorak yerde büyük bir orman yetiştiriyor. Çalılık, kayalık, makilik bir araziyi deniz kıyısında yeşil bir vadiye dönüştürüyor. Yarattığı yeşil vadi doğa hayranlarınının çekim merkezi haline geliyor.

Dr. Temel Birleşmiş Milletler Ossakawa Dünya Çevre Ödülü'ne aday gösteriliyor. Ancak doğa savaşı için ömrü yetmiyor ve 2000 yılında 91 yaşında kendi yarattığı yeşil vadisine sonsuza kadar veda ediyor. Ama ruhu orada kalıyor, yarattığı doğal sanat harikasını çevre katili haydutlardan korumak için “Dr. Halis Temel Vakfı” adında bir vakıf kuruyor. Mirasçılarına bıraktığı “arsa satılır ise parası bu vakfın hesabında bloke edilsin ve buradan gelecek faiz gelirleri de memlekete hayırlı işler yapan kuruluşlara gitsin diyor. Nasıl asil bir düşünce, rahmetli nereden bilsin ki, gün gelir, kendi adında ki bu vakıf mirasına hıyanet edecek.

Vakıf ve mirasçılar arasından sonu gelmeyen 22 yıllık hukuk savaşından sonra mahkeme Dr. Halis Temel Vakfı’na “Burayı satabilirsiniz, satış bedeline dokunamazsınız. Ana parayı bankada bloke edeceksiniz, sadece faizlerini kullanacaksınız” diye hüküm veriyor.

22 yıldır bu fırsatı bekleyen mahkeme tarafından atanmış kayyum vakıf yöneticileri bu fırsatı hemen değerlendiriyorlar ve 7 Mart 2022 tarihinde araziyi açık ihale ile satmaya karar veriyorlar.

İnanılmaz garip bir ihale süreci zira bu satışın hiç kimseye, ne vakfa, ne de paydaşlara hiçbir faydası yok. Zira rahmetlinin tapuya işlettiği şerh uyarınca,
satış bedelinin yüzde 85’i bankada bloke olacak,
yüzde 15 ise, 22 yıl süren mahkeme masrafları yüzünden mallarına haciz gelmiş mirasçılara gidecek.

Yıllık faiz gelirlerinin yüzde 75’i ana paraya eklenecek, kalan yüzde 25 faizin bir kısmı yıllık devalüasyon oranına göre yine anaparaya eklenecek ve kalan miktar aşağıdaki kurumlara payları oranında dağıtılacak:

Faiz gelirlerinin neredeyse yüzde 90’ı anaparaya eklendikten sonra para kalır ise, :
yüzde 25’i Mehmetçik Vakfı’na, yüzde 20’si Kızılay’a ve Eğitimi Vakfı’na, yüzde 20’si İzmir’de kurulmuş ve kurulacak olan Üniversitelere, yüzde 10’u Çeşme Belediyesine, yüzde 5’i Cumhurbaşkanlığının belirleyeceği yoksul ve ihtiyaç sahiplerine, yüzde 1’i ise Erzincan Belediyesine verilecek. TL’nin değer kaybını göz önüne alırsak, ortada dağıtacak pek bir şey kalmayacağı aşikar. Hiç kimse bir şey alamayacak gibi görünüyor.

Herkes merakla 7 Mart’ta yapılacak ihalenin sonucunu, arsanın kime peşkeş çekileceğini bekliyordu. Ancak her ne olduysa ihaleye sadece bir tane enerji firması katıldı. Vakfın mahkeme tarafından atanmış başkanı aynı zamanda Kızılay Türkiye Yönetim Kurulu Üyesi Ercan Tan. Bu vatandaş hiç kimseye (Kızılay’a da) faydası olmayan bu satış için mirasçılara karşı yıllarca dava sürdürmüş. İhaleye tek bir firma katılınca, vakıf başkanı Ercan Tan ihaleyi iptal ediyor ve 28 Mart’a tarihine öteliyor.

Mahkeme kanalıyla bu vakfa hükmeden vakıf yönetim kurulu, “hiç kimseye bir gelir getirmeyecek bu arsayı satmak için neden uğraş verirler” diye zihinlerde şüpheli sorular oluşuyor. Vakıf Başkanı Ercan Tan iptal edilen ihale sonrası gazetelere beyanat veriyor: “İhaleyi erteledik, hem Kızılay’ı hem de vakfı temsil eden birisiyim. Bu satıştan Kızılay’a çok küçük bir para düşecek” diyor hazret.

Eee sorar ama insanlar, “Kızılay’a bile hiçbir faydası olmayan bu satış için neden yıllardır böyle bir cansiperhane uğraş veriyorsunuz? Kimin çıkarlarına hizmet ediyorsunuz?”

Herkes biliyor ki Türk Lirası olarak bankaya yatacak para zaten değer kaybedecek, uzun zamanda satış bedeli yok olacak. Satış bedeli de uzun zaman içinde yok olacak, gelecekte bu vakıf anlamını yitirecek.

Rahmetli Dr. Temel’in tüm hayatı boyunca verdiği tüm uğraşlar yok olacak, yarattığı o muhteşem doğa bir takım mütahitlerin eline geçecek, bunlar da buraya 1 + 1 beton rezildansları çıkacaklar o güzelim koy yok olacak.

Yapılan tüm bu anlamsız, mantıksız işlemler, bu arsanın birilerine peşkeş çekilmesi gibi his uyandırıyor. Dr. Halis Temel Vakfı’nın ve diğer paydaşların hiçbir işine yaramayacak, sonuçta vakfın temelini oluşturan bir menkulü neden satar? Kızılay’ın Yönetim Kurulu Üyesi olan birisi Kızılay’a hiçbir fayda getirmeyecek bu satışı neden organize eder? sorusu akıllara geliyor.

Şu sıralar Çeşme Yarımadası’nda zaten yeşilliklerin katledildiği, koyların, denizin, hazine arazilerinin işgal edildiği bir dönemden geçiyoruz. Bir de Çeşme’de son kalmış bu kadar büyük bir doğa harikası alanın bin bir türlü ayak oyunlarıyla yok edilmesine şahitlik yapıyoruz.

Vakfın yönetim kurulu vicdanlarıyla baş başa bırakıyoruz, Dr. Halis Temel’in hatırasına saygı göstermelerini diliyoruz. Sonuçta ne paydaş kuruluşlara, ne mirasçılara ne de bu alanı kullanan insanlara fayda getirmeyecek bir sürece imza atıyorlar. Madem gelir getirmiyor, madem satıştan hiç kimsenin bir çıkarı olmuyor bırakın o zaman burayı olduğu gibi kalsın, hiç olmazsa arsa olarak değerini kaybetmez ilerde burası doğal yaşam alanı gibi çok daha farklı bir objeye dönüştürülebilir.

Doğru olmayanı yapmak, kötülüklerin en büyüğüdür.(Sokrates)